Merkez Bankası Döviz Kuru | |||
ALIŞ | SATIŞ | ||
USD | 33,8937 | 33,9547 | |
EURO | 37,6683 | 37,7362 | |
ESKİDEN BU ÜLKE ÇOK GELİŞMİŞTİ…!
Yirmi beş yaşından küçükler bilmez. Demokratik bir ülke idi Türkiye..! Aylarca hükümet kurulamıyordu. Demirel gider, Ecevit gelirdi. Ecevit gider, Demirel gelirdi. Arada bir Necmettin Erbakan çoğunluk sağlasa da hükümet kurma görevi ona verilmezdi. Çünkü en iyiyi bilenler başkalarıydı. Erbakan çok itiraz ederse, parti kapatılırdı. Adalet iyi çalışırdı..! Altı ayda bir hükümet değişirdi. İki yılda bir seçim olurdu. On yılda bir askeri darbe olurdu. Ne güzel günlerdi..!
Hukuk bağımsızdı..!, Adalet vardı..!, Üniversiteler bağımsızdı, özgürdü..! Üniversitelere başörtülü kızlar alınmıyordu, okuldan atılıyordu. Ne güzel günlerdi..!
Ekonomi çok güzeldi, çok zengindik, halkta para çoktu. Onun için yağ bulunmuyordu, kuyrukta yağ alırdık. Pirinci, şekeri ve çayı bile kuyrukta alırdık. Bir gecede %4000 faiz alırdık. Kur bir anda devalüe edilirdi. Ne güzel günlerdi..!
Yollarda araba ile gittiğini bilirdin, her şey doğaldı, yollar topraktı. Çukurlar vardı arabanın içinde zıplardın; mide, bağırsak, böbrekler çalışırdı. Dağların etrafından, üstünden dolaşmak, viraj almak büyük bir emek, şoförlük isterdi. Ne güzel günlerdi..!
Hastaneye o kadar çok hasta gitmezdi, gitti mi eve gelmezdi. Misafir ederlerdi hastanede..! İlaç o kadar değerli idi ki, kuyrukta ilaç alırdık. Hasta ölünce cenazeyi bırakıp eve gelirdik. Ne güzel günlerdi..!
Okullar kerpiçtendi, toprak kokardı. Öğretmenler hafta sonu limon satardı. Trenler çok yavaş ve tıkır tıkır giderdi. Rize’den İstanbul’a gelirken Otobüslerde ayaklar şişerdi, Yol bitmezdi. Vücudumuzu ters eder, bir o yana bir bu yana dönerdik. uykunun kralını uyurduk..! Ne güzel günlerdi..!
Yukarda dedik ya yirmi beş yaşından küçükler bilmez. Daha neler neler. Hangisini sayayım karar veremedim. Sizlere Nasreddin Hocanın şu fıkrasıyla veda edeyim.
Nasreddin hoca bir Cuma günü camiye gelir, kürsüye çıkar ve cemaate; Eeey cemaat, bugün benim size ne anlatacağımı biliyor musunuz? der. Cemaat, hep bir ağızdan hayır bilmiyoruz der. Nasreddin hoca; o zaman kafanızı hiç karıştırmayayım der ve kürsüden aşağı iner. Cuma namazı vaaz edilmeden kılınır.
Ertesi hafta Cuma günü cemaat yine Cuma namazı için toplanır, Nasreddin hoca kürsüye çıkar, bir önceki hafta yaptığı gibi yine cemaate sorar. Eeey cemaat, bugün benim size ne anlatacağımı biliyor musunuz? der. Cemaat hep bir ağızdan evet biliyoruz der. Nasreddin hoca o zaman benim anlatmama gerek yok der ve kürsüden aşağı iner. Cuma namazı aynı şekilde vaaz edilmeden kılınır.
Bir sonraki hafta Cuma günü yine cemaat toplanır ve kendi aralarında şöyle derler; yahu: Hocanın ne anlatacağını bilmiyoruz dedik, hoca kafanızı hiç karıştırmayayım dedi ve aşağı indi, biliyoruz dedik, o zaman benim anlatmama gerek yok dedi aşağı indi. Bugün bir kısmımız biliyoruz, bir kısmımız da bilmiyoruz diyelim ki hoca bize bir şeyler anlatsın.
Bir sonraki hafta yine Nasreddin hoca camiye gelir, yine kürsüye çıkar ve yine aynı soruyu sorar. Eeey cemaat bugün benim size ne anlatacağımı biliyor musunuz? Cemaat, önceden kararlaştırdıkları gibi bir kısmı biliyoruz, bir kısmı bilmiyoruz diye cevap verir. Nasreddin hoca; o zaman bilenler bilmeyenlere öğretsin der ve yine kürsüden aşağı iner.
Eskiye dair anlatılacak o kadar çok şeyler var ki, ne benim yazmaya zamanım, ne de sizin okumaya zamanınız olur. En iyisi siz geçmişi yaşayanlardan bir sorun ve öğrenin diyorum. Mesela ben köyde Büyük camide görev yaptığım 1988-90 yıllarında kendilerini rahmetle ve minnetle andığım ve kendilerini dinlediğimde, kendimi bir başka dünyada hissettiğim. Rahmetli Hasan amca, rahmetli Şevket amca, rahmetli İbrahim amca, rahmetli Akif dede, rahmetli Mustafa amca, rahmetli Memiş amca’yı hiç unutmuyorum. Kendilerini tekraren rahmetle yad ediyor, menzillerinin mübarek olmasını yüce Mevla’dan niyaz ediyorum.
Geçmişinden ibret almayan, gelecekle bağ kuramaz. Ağaç, kökleri ne kadar derinde olursa, o kadar sağlam olur. Mutlu ve müreffeh yarınlar sizlerin olsun.