Merkez Bankası Döviz Kuru | |||
ALIŞ | SATIŞ | ||
USD | 34,6873 | 34,7498 | |
EURO | 36,4390 | 36,5046 | |
YAYLADA HOCALAR
Gerek kişilikleri ve gerekse seslerinin güzelliğiyle, bilgileri, vaazları ve çocuk okutmalarıyla her biri ayrı ayrı renk cümbüşüne bürülü İmamlarımızdan bahsetmemek onların hatıralarına saygısızlık olurdu. Yaylamızda İmamlık yapıp daha sonra Yaylamızın damadı olan o zamanın genç imamlarının her birerlerine ait ayrı hikâyeleri mevcuttur. Bu hikâyelerden burada bahsetmeyeceğiz. Ancak o zamanları yaşamış olup da bu yazımızı okuyanların hatırlayacağı ve eminim duygulanacağı bir anları olacak ve geçmişe doğru bir yolculuk yapacaklardır.
Rahmetli Babam Hacı Hafız İsmail ve kardeşim Hafız Mustafa’nın da görev yaptığı Yayla Camiine daha önceleri rahmetli dedem Hacı Hasan (Keçeli) de imamlık yapmıştır. Disiplinli ve sert bir mizaca sahip olan dedem Hacı Hasan çocuk okutmasını çok severmiş. Dedemin görev yaptığı zamanlar Yayla Camisi şu an ki yerinde değil, yukarda tepeye doğru, şu an Ethoneli birisinin evinin bulunduğu yerdeymiş.
Dedem Hacı Hasan Her Perşembe günü ikindi namazını müteakip talebeleri ile birlikte o zaman ki caminin yanında bulunak kayalıkların üzerine çıkarak “Dalaili hayrat” (Resulullah (sav)’e selavat) okurdu. Takvim ’in ve saatin olmadığı, varsa da belirli kişilerde bulunduğu o zamanlarda bu şekilde tüm Yaylacılar ertesi günün Cuma günü olduğunu anlarlardı. Rahmetli dedem Hacı Hasan’ın son zamanlarında dizinin dibinde oturup Kuran eğitimi alma imkânı bulduğum Dedem çok takva ve zikir ehli birisiydi. Hüneriyle de ün yapmış olan dedem dualarında “ Ey rabbim sana sonsuz şükürler olsun. Hem hünerimi yürüttüm hem de başıma bir iş gelmedi” diye dua edermiş.
Hacdan gelmiş olan Hacı Hasan’ı ziyarete gelen bir kişi ile aralarında şöyle bir diyalog geçtiği anlatılır:
- Hacı, Önceden Hoca idin, şimdi Hacı da oldun. Artık kamayı piştof (silah)’u bırakırsın değil mi?
-Hacı Hasan: Yooo! Ben kimseye haksız yere bir şey yapmam. Ama yıktın beni yere, o zamana ha böyle yüzüne bir tüküreceğim. Diyerek cevap vermiştir.
Hacı Hasan’ın Yayladaki talebeleri bugünün elli yaş üzerinde olan ve Çağırankaya yaylasına çıkan erkek, bayan herkes diyebiliriz. Talebelerinin ilk başında kendi torunları olan; Hacı Memiş oğlu Gazeteci, araştırmacı ve yazar İbrahim BALCI. Musa oğlu Salih BALCI ve Osman oğlu İsak BALCI gelmekte idi. O zamanlar henüz üç dört yaşlarında olan Hoca İsmail oğlu Hasan BALCI ise abileri ile birlikte camiye gidip gelmekteydi. Ev işlerinden ve çocukların bakımından Babaannem (Rahmetli) Ayşe (Isparta) sorumlu idi. İbrahim, Salih ve Hasan babaannemle birlikte, İsak ise kendi evlerinde kalmakta idi.
Pakorom’lu Mirzap hocamızın çok güzel ve çok gür bir sesi vardı. Tesirli ve dokunaklı vaazlar ederdi. Mirzap Hocanın yaylada görev yaptığı zamanlar ben İkizdere İmam Hatip Lisesi orta kısım birinci sınıf talebesiydim. O yıl biz Yayla yapmamıştık. İneklerimizi Cimil aşaki köyde birilerine vermiştik. Ben Teyzem Havva YILMAZ’ın yanına kalmak üzere rahmetli Anneciğimin izniyle Yaylaya gitmiştim. Aylardan Ramazan ve Camide Mirzap hocam görevliydi.
Yaşımın küçük olmasına rağmen orucumu tutar ve her akşam camiye gider teravih namazımı kılar, kamet ederdim. Her akşam teravih namazından önce Mirzap hocamız vaaz ederdi. Kadir gecesinde de teravih namazından önce vaaz eden Mirzap hoca gecenin önem ve ehemmiyetini anlattıktan sonra, bu akşam “Tesbih namazı” kılacağız dedi ve tesbih namazının niyetini ve kılınışını tarif etti. Ben de ilk defa tesbih namazı kalacağım.
Mirzap hoca tesbih namazının çok sevabı olan bir namaz olduğunu ve ancak biraz zor bir namaz olduğunu anlattı. Her Müslümanın haftada bir, ayda bir, yılda bir, hiç olmazsa ömründe bir kere mutlaka kılması gereken bir namaz olduğunu beyan ederek niyet ve kılınışını anlattı.
Tesbih namazında toplamda 300 adet tesbih vardır “SÜBHANELLAHİ VELHAMDÜLİLLAHİ VELAİLAHEİLLELLAHÜ VELLAHÜ EKBER” diye. Niyyet eyledim Allah rızası için tesbih namazı kılmaya, uydum hazır olan imama diye niyet edilir. Normal namazda olduğu gibi imamla beraber tekbir alınır ve eller bağlanır. Hep beraber sübhaneke duası okunur. İmam aşikâr olarak, cemaat ise sessiz bir şekilde 15 kez yukarda ki tesbihi söyler. Fatiha ve zammi Süreden sora 10, rükûda 10, rükûdan kalkınca 10, secdede 10, secdeden kalkınca 10, ikinci secdede 10 olmak üzere her rekâtta toplan 75 tesbih söylenir,(Şafi Mezhebinde iki rekâtta bir selam verilir). Bu şekilde dört rekât kılındığında 300 adet tesbih söylenmiş olur.
Benim gibi ilk defa kılanların, namazdan sora üzerinde bolca konuştukları tesbih namazını ben çok sevmiştim. Cemaat tarafından uğultulu bir şekilde söylenen tesbihler camide mistik bir hava, beyinlerde ise çok hoş bir anı olarak kalmıştır.
Önceleri ahşaptan olan ve şu anki beton harma cami hangi hocanın görevli olduğu zamanda başlatıldığını bilmiyorum. Ancak Ethoneli Hafız Nuri KARADENİZ hocanın zamanında teravih namazları caminin kıble istikametinde ön sağ tarafta bulunan bir evde kılınıyordu.
Hocaların yiyecek ihtiyaçları Yaylacılar tarafından karşılanırdı. Mutfak adı verilen,kapaklı, üst üste konulup yanlardan bir tutacakla birbirlerine sıkıştırılan üç kaptan oluşan bir yemek taşıyıcısı ile Hocaya yemek götürülürdü. Hocanın yemeği cemaat tarafından titizlikle takıp edilirdi. Her sabah Camiden alınan Mutfak denen yemek taşıyıcısı her gün bir haneye götürülürdü. Hocanın yemeğini veren hane sahibi yan komşusuna “yarın hocanın yemeği sendedir” diye haber verirdi. Hocanın yemek sırası kendisine geldiğini öğrenen Yaylacı sabahleyin Camiye bir çocuk göndererek mutfağı aldırırdı.
Hocanın yemek sırası kendisine gelen Yaylacı o gün başka bir iş yapmazdı. Öğlen saatine kadar Hocaya evdeki imkânlar doğrultusunda mümkün olan en güzel yemekleri hazırlardı. Başlıca lahana çorbası veya patates yemeğinden oluşan menünün yanında genellikle bulgur pilavı veya patates pilavı, bazen de pirinç pilavı olurdu. Üçüncü tasta da yağ ve minci yerleştirilirdi. Ekmek olarak da mısır ekmeği bazi evlerden karabuğday ekmeği nadiren beyaz buğday ekmeği götürülürdü. Bal, kavurma, sarma gibi yemekler lüks sayılırdı. Nadiren de olsa bazı zenginler tarafından kaza buğday ekmeği götürüldüğü da olurdu.
Bazen de Caminin mutfağını almayan yaylacı kendi evinde bulunan tabaklara yemek koyarak Hocaya gönderirdi. Hocanın yiyip tüketmiş olduğu yemek kaplarını ertesi gün kapları almaya gelen yaylacıya teslim ederdi. Bir seferinde Hocanın yemek sırası kendisine gelen Yaylacının biri bir çupı (şiş)ye dizmiş olduğu etleri ateşin yanında pişirerek bir kap içerisinde de biraz yoğurt koyup Hocaya göndermiş. Ertesi gün kapları almak için de Camiye giderek Hoca efendiye:
-Hoca kapları ver bana, diye boş kapları almaya gitmiş. Hoca efendi de:
-Ne kabın var, bir “kutılen” bir “çupı” diye cevap vermiş.
Küçük, büyük yaş farkına bakmadan Hocalara büyük değer verilir, saygı duyulurdu. Yemek sırası olmasa dahi evde güzel bir yemek pişirildiğinde Hoca’ya da bir tabak gönderilirdi. Şimdilerde kendi yemeğini kendileri pişiren Hocalar o zamanlar yemek seçmek gibi bir şansları yoktu. Ya gelen yemeği afiyetle mideye indirecek veya biriktirmiş olduğu yağ, peynir veya mincilerden karnını doyurmak zorundaydı.
Camide Hocalar genellikte cemaat oturma yerinde kendileri için özel yapılmış olan “peke” veya masa’ya otururlardı. Yüzleri cemaate dönük olarak oturan imam sorulan dini konulara cevap verir, sohbet eder bazen de cemaatin konuşmuş olduğu güncel konulara müdahil olarak kendi görüşüne göre fikrini beyan ederdi. Hoca konuşurken sözü kesilmez, sakince dinlenirdi. Aksine hareket edenler “ Sus Hoca konuşuyor” diye uyarılırdı.
Hocalar cemaatle birlikte, hasta ziyaretleri, dağlarda gezintiler veya göllerde top oynama gibi sosyal etkinlikler de yaparlardı. Bazı genç hocalar çok iyi top oynarlardı. Hocaların samimi oldukları kişiler tarafından evlere yemeye, çaya veya sohbet amaçlı olarak davet edildikleri de olurdu. Güneyce’li Hafız Ahmet ATAY hoca inek işlerinden de çok iyi anladığından Yaylada yalnız olan Baş çoban Osman amcanın ev işlerini yapardı. Sütü çeker, peynir yapardı. Osman amca Ahmet hocayı çok severdi.
Caminin odun ihtiyacı Yaylacılar tarafından karşılanırdı. Odunu biten hoca mütemmite haber verir, mütemmit de anons ederek camide odunun bittiğini ilan ederdi. Allah rızası ve sevap kazanmak için herkes camiye odun getirirdi. Soğuk havalarda yakılan sobayı bazen hocalar, bazen cemaat yakardı. Camide bazen çay demlenir ve sohbet esnasında çay içilirdi. Genellikte gençlerin yaptığı çay hizmetini Hocaların veya sevap için diğer büyüklerin de yaptığı olurdu.
Hasta okuma, tuz okuma, çocuk okuma gibi hizmetler yapan Hocalar olduğu gibi Kurt bağlama, üç harflilerle irtibatı olan Hocalar da vardı. Büyü bozan, gönül bağlayan Hocalar ilgililerince çok sevilirdi. Hocalar; küskün ve dargınları barıştırma gibi hizmetlerde yaparlardı. Sevilen Hocalar yayla bitiminde uğurlanırken, seneye hiçbir yere söz verme, mutlaka bizimlesin diye sözlü olarak sözleşmeler yapılırdı.
Çocuk okutan Hocalar daha çok sevilirdi. Birkaç yıl Yaylamızda görev yapmış olan Ethoneli Hafız Alaaddin hoca Camiye gelen çocuklara Kuran’ı Kerim dağıtırdı. O tarihte camiye giden kızım Tuğçe Alaaddin hocanın kendisine hediye ettiği Kuran’ı Kerim’i halen kullanmakta olup, her okuduğunda Alladdin Hocayı hayırla yâd etmektedir.
Bazı Hocalar çocukları camiye teşvik amacıyla toplu olarak hoparlörden canlı yayınla çocuklara sorular sorar ve hep bir ağızdan cevaplar alınırdı. Mesela:
Dinimiz?: İslam dini. Kitabimiz?: Kuran’ı Kerim. Kimin Kulusun?: Allah Teâlâ’nın kulu. Kimin ümmetisin?: Ahır zaman Peygamberinin ümmeti. Ahır zaman Peygamberinin ismi nedir?: Muhammed Mustafa (sav). Annesin ismi: Âmine, Babasının ismi: Abdullah, Dedesinin ismi: Abdül Muttalip. Sütannesin ismi: Halime. Peygamberimiz nerde doğdu[Mh1] ?: Mekke’de. Nereye hicret etti: Medine’ye. Kabri nerededir?: Medine’de. Kabrine ne derler?: Ravza’ı Mudahhare. Peygamber efendimiz kaç tarihinde doğdu?: 571. Kaç tarihinde hicret etti?:622. Kaç tarihinde vefat etti?:632. Peygamber efendimiz kaç yıl Peygamberlik yaptı?:23 yıl. Kaçını Mekke’de, kaçını Medinede?: 10’unu Mekke’de, 13’unu Medine’de. Peygamber efendimizin kaç çocuğu vardı? Yedi. Kaçı erkek, kaçı kız?: Üçü erkek, dördü kız. Erkeklerin isimleri: Kasım, Abdullah, İbrahim. Kızların isimleri: Zeynep, Rukiye, Ummu gülsum, Fatıma.
Günde Kaç vakit Namaz var?:Beş vakit. Say; Sabah, Öğle, İkindi, Akşam, Yatsı. Sabah Namazı Kaç rekâttır?: Dört rekat. Kaçı sünnet, kaçı farz?: ikisi sünnet, ikisi farz. Önce hangisi kılınır?: Önce sünnet, sonra farz. Öğlen namazı kaç rekâttır?: On rekat. Kaçı sünnet, kaçı farz?: 4’du sünnet, 4’du farz, 2’sı son sünnet. Önce hangisi kılınır?: Önce sünnet, sora farz, sonra son sünnet. İkindi namazı kaç rekâttır?: Sekiz rekat. Kaçı sünnet, kaçı farz?: 4’u sünnet, 4’u farz. Önce hangisi kılınır?: önce sünnet, sonra farz. Akşam namazı kaç rekâttır?: Beş rekat. Kaçı sünnet kaçı farz?: 3’ü farz, 2’si sünnet. Önce hangisi kılınır?: önce farz, sonra sünnet. Yatsı namazı kaç rekattır?: On üç rekat . Kaçı sünnet, kaçı farz?: 4’u sünnet, 4’u farz, 2’si son sünnet, 3’ü vitir vacip. Önce hangisi kılınır?: önce sünnet, sonra farz, sonra son sünnet, sora vitir vacip.
32 Farzın 2’sı nedir?: Emri bil mağfur ve nehyi anıl münker. Ne demektir?: Allah’ın Emrini tutmak, nehyinden kaçmak. Teyemmümün farzı Kaçtir?: iki. Nedir? 2 darp, bir niyet. Yanı: Su bulunmadığı veya ulaşılamadığı zamanlar, teyemmüme niyet ederek, ellerimizi toprak cinsinden temiz bir yere vurup yüzümüzü tüy bitiminden çene altına kadar mes etmek, bir daha vurup, sağ elle sol kolumuzu dirsekleri ile birlikte, sol elle de sağ kolumuzu dirsekleri ile birlikte mes etmek.
Güslün farzı kaçtır?. Üç’tur. Nedir?: Üç kere ağzımıza dolu dolu su vermek bir, üç kere burnumuza acı acı su çekmek iki, cemi bedenimizi iğne ucu kadar kuru yer kalmadan yıkayıp pak etmek üç.
Abdestin farzları kaçtır?: Dört’tur. Nedir?: Yüzümüzü tüy bitiminden çene altına kadar yıkamak bir, kollarımızı dirsekleri ile birlikte yıkamak iki, başımızın dört bölümünden bir bölümünü mes etmek üç, ayaklarımızı topukları ile birlikte yıkamak dört.
İslam şartı kaçtır?:Beş’dır. Nedir? Sevm, salat, Hac, Zekât, Kelime’yi şehadet. Sev ne demektir?: Yılda bir ay oruç tutmak. Salat ne demektir?: Günde beş vakit namaz kılmak. Hac ne demektir?: Zengin olanlar ömründe bir kere hacca gitmek. Zekat ne demektir?: Zengin olanların malının kırk kuruşundan bir kuruşunu fakirlere vermek. Kelime’yi şehadet ne demektir?: Eşhedü en lailahe illellah ve eşhedü enne Muhammeden abduhu ve resuluhu.
İman şartı kaçtır?:Altı’dır. Nedir?: Amentü billahi, ve mela’i ketihi, ve kütübihi, ve rusulihi, vel yevmil ahırı ve bil kederi hayrıhı ve şerrihi minellahi teala, velbağ subağdel mevti hakkun, Eşhedü en lailahe illellah ve eşhedü enne Munammeden abduhu ve resuluhu. Ne demektir. 1- Ben Allah’ın varliğina ve birliğine iman ettim.2- Ben Allah’ın Meleklerine iman ettim.3- Ben Allah’ın kitaplarına iman ettim. 4- Ben Allah’ın resullerine iman ettim. 5- Ahiret gününe, kadere, hayrın ve şerrin Allah’tan olduğuna iman ettim. 6- Öldükten sonra dirilmenin hak olduğuna iman ettim.
Namazın şartları kaçtır?: On iki dir. Kaçı içerden, kaçı dışardan?: Altısı içerden, altısı dışarda. Dışardakilere ne denir?: Şart. İçerdekilere ne denir?: Rükün. Şart olanlar?: Hadesten taharet, Necasetten taharet, setrul avret, İstikbali kıble, Vakit, niyet. İçerdekiler?: İftidah tekbir, kıyam, kıraat, rükû, sücut, kade’i ahır. Erkeklerde ve kadınlarda avret yerleri nerelerdir? Erkeklerde; göbekle diz kapağı arası. Kadınlarda; el, yüz ve ayak bilekleri hariç her yeri.
Gökten kaç kitap indi?: Yüz dört. Yüz ’üne suhuf, dördüne büyük kitap derler. Dört büyük Kitap’ın isimleri nelerdir?: Tevrat, Zebur, İncil, Kuran’ı Kerim. Tevrat hangi Peygambere indi?: Musa (as)’a. Zebur hangi Peygambere indi?: Davut (as(‘a. İncil hangi Peygambere indi?: İsa (as)’a. Kuran’ı Kerim hangi Peygambere indi?: Bizim Peygamberimiz Muhammed Mustafa (asv)’e. Kuran’ı kerim kaç ayettir?: 6666 Ayet. Kaç süredir?: 114 süre. Kaç cüzdür?: otuz cüz.
Dört büyük Meleğin isimleri nelerdir?: Azrail, Cebrail, İsrafil, Mikail. Azrail’in görevi nedir?: Allah’ın izniyle günü bitenlerin canını almak. Cebrail’in görevi nedir?: Allah’tan almış olduğu vahiyleri Peygamberlerine bildirmek. İsrafil’in görevi nedir?:Sur üflemek (1- dünyanın sonunda, 2- ahirette tekrar dirileceğimiz zaman). Mikail’in görevi nedir?: Kainat olayları ( Sel, deprem, yağmur, ruzgar gibi)nı idare etmek.
İnsanın sağında ve solunda bulunan Meleklere ne ad verilir?: Kiram ’en katibin. Ne iş yaparlar?: Sağdaki iyilikleri ve sevapları, soldaki kötülükleri ve günahları yazar.
Bunlar gibi daha birçok sorular sorulu toplu olarak cevaplar alınırdı. Bu vesile ile tüm yayla halkı bu soruları takip eder bilmediklerini bu şekilde çaktırmadan öğrenmiş olurdu. Camide çocuklar her iki kolunu da yanındaki arkadaşının boynuna dolayarak hep birlikte sübhaneke’den başlayarak sırasıyla; Ettehiyyatü, Allahummesalli, Allahummebarik, Rebbena, Allahumme innaneste inüke, Allahumme iyyakenağbudu dualarını, akabinde namaz başlarını; Elemtere keyfe, liilafi, ereeytellezi, İnnaeğteyna, kulya, İzaca, tebbet, Külhüvella, Küleğuzübirebbil felek ve küleğuzubirebbinnas sürelerini okurlardı. Böylece kulak aşinalığı oluşarak camiye gelen hemen hemen her çocuk bunları ezberlemiş olurdu.
O zamanlar dayak adeta eğitimin olmazsa olmazı ve ayrılmaz bir parçası sayılırdı. Bazı hocalar dayak Cennetten çıkmadır, dersleri yaptırır, yamukları doğrultur derdi. Bazı hocalar “Ula damarsuz” diyerek dişlerini sıkar, kendini kasar çocuğa vurmamak için kendini zor tutardı. Suçun nev’ine ve öğrencinin durumuna göre ceza kesilir ve infaz edilirdi. Falaka zamanın en ağır ve en meşhur cezasıydı. Bazı hocalar tarafından falaka atılırdı.
Çocuğunu camiye getiren anne baba hocaya; Hoca al bunu adam et, eti senin, kemiği benim derdi. Okumama gibi bir şansı olmayan çocuklar bazen annesi veya ablası ile birlikte yüke gider, bazen köye kaçardı. Hacı Hasan (Keçeli) hocanın zamanında dayaktan kaçan torunu Salih BALCI küçücük yaşına rağmen bir akşam namazından sonra komşularının eşeğine binerek köye kaçmak üzere limyalara kadar gitmiş, durumun hemen fark edilmesi üzerine hoca tarafından görevlendirilen aşeki vane’den Zelkif’ın Şemseddin tarafından limyalarda yakalanarak geri çevrilmiştir.