Merkez Bankası Döviz Kuru | |||
ALIŞ | SATIŞ | ||
USD | 40,0883 | 40,1605 | |
EURO | 46,8415 | 46,9259 | |
.......
Nizamettin hoca; Âlim, ilmi ile amil, Kurra hafız, şecaatli, vecaatli, gerçek bir önder, gerçek bir lider toplumda mümtaz bir yere sahip, sözüne itibar edilen ve sözü dinlenen gerçek bir din adamı. Din adına ve insanlık namına tüm iyi vasıfları uhdesinde barındıran bir kişilik.
İmam dediğin ve arkasında namaz kılarken “Uydum hazırda olan İmama” diyerek kendisinde ittiba edilen kişi tamda Nizamettin hoca gibi olmalı. Uhrevi ve dünyevi müşkülatların giderilmesinde bilgi ve birikiminden faydalanılan kışıdır İmam.
İlerlemiş yaşına rağmen köylülerinde ısrarıyla görevine devam etmekte olan Nizamettin hoca yediden yetmişe kadar herkes tarafından sevilen bir şahsiyettir. Tüm benliği ile Allah yolunda hizmet etmekte olan Nizamettin hoca zamanının çoğunu çocuk yetiştirmek ve vaz’u nasihat etmekle geçirmektedir. Sabah namazı ile birlikte başlayan dini hizmetler Yatsı namazına kadar devam etmektedir. Yatsı namazından sonra ise tefekkür ve tezekkür ile iştigal eden Nizamettin hoca geceleyin bilmem kaç saat uyku uymaktadır.
Sakalı, sarığı, şalvarı ve cübbesi ile Peygamberlerin varıs’ı mesabesinde, Peygamberlerin minderindeki yerini liyakatle dolduran Nizamettin hoca oturduğu koltuktan şeref alan değil oturduğu koltuğa şeref veren kişidir. İsminin ön tarafına unvan katarak şerefli olduğunu zannedenlerden hiç değildir. Dünyalık için ahiretini terk edenlerden değil, aksine ahireti için dünyasını terk edenlerden birisidir Nizamettin hoca.
Vaazlarını ibretlik kıssalarla süsleyen ve konunun tüm cemaat tarafından anlaşılır olması için azami özen gösteren Nizamettin hoca bir vaazında şöyle bir kıssa anlatmış idi. Bir gün bilge bir balık yüksekçe bir taşın üzerine çıkarak tüm balıklara nida eder; Ey balıklar topluluğu gelin gelin sizlere çok önemli bilgiler vereceğim. Gelin ve beni dikkatlice dinleyin. Bilge balığın etrafına koşuşan balıklara: Beni iyi dinleyin, öyle her önünüze atılan yeme hemen atlamayın. İyice tetkik edin, inceleyin ve ondan sonra yiyin. Yeryüzünde, kara parçasında yaşayan İnsan adında varlıklar vardır. O insanlar oltalarının uçlarında takmış oldukları yemlerle sizlere tuzak kurmuş olabilirler. O insanların on tane parmağı ve otuz iki tane de testere gibi dişleri vardır. Tuzak kurarak yakalamış oldukları balıkların karınlarını yararak içlerini çıkarır ve kızgın yağın içerisine atarak kızartır ve dişleriyle parçalayarak yutarlar. Siz siz olun oyuna gelmeyin çok dikkatli olun, uyanık olun, o insan oğluna yakalanmayın.
Bu kıssayı anlatan Nizamettin hoca sözlerine devamla; bende o bilge balık gibi sizleri uyarıyorum. Eeey İnsanlar, Eeey Müslümanlar dikkatli olun, siz siz olun uyanık olun. Yakıtı İnsanlar, cinler ve taşlar olan Cehennem ateşinden nefsinizi ve neslinizi koruyun. Kendi ellerinizle kendinizi ve neslinizi bile bile ateşe atmayınız. Bu dünyanın bir imtihan mecrai olduğunu, dünyanın fanı olduğunu unutmayınız. Dünya fanı ölüm anıdır. Nerde ne zaman ve nasıl geleceği belli olmaz. Onun için hep hazırlıklı olun. Dağarcığınızdan azığınızı hiç eksik etmeyin. Mümkünse hiç günah işlemeyin. Ama işlerseniz de ateşine dayanabileceğiniz kadar günah işleyin. Yüz elli milyon kilometre uzaklıktan ışınlarını gönderen güneş yazın dereceler 35-40’e vurduğunda kaçacak delik arıyoruz değil mi? Ya! Mahşer gününde yine o güneş bir mızrak boyu tepemize indiğinde ne yapacağız. Nereye kaçacağız, bizi kim kurtaracak, kimden medet umacağız.
Yandım anam desen, anan senden kaçacak, vay babam desen, baban senden kaçacak, kardeşim, eşim desen, onlarda senden kaçacak. Evladın ise, asla fayda vermeyecek. Arzu halını kime, nereye sunacaksın. Kafanı hangi taşa vuracaksın. Sana vesvese vererek seni yoldan çıkaran şeytan ve şeytanlaşmış insan arkadaşlarında seni terk edecek.
Zamanını ıtına ile değerlendiren ve insanları da sıkmadan, usandırmadan o günkü vaazını tamamlayan Nizamettin hoca şu dua ile nihayete erdirir.
Ey dualara icabet eden, bize şah damarımızdan daha yakın olan, esirgeyen bağışlayan, lütfeden Allah’ım bizleri de bağışla İnşallah.
Ey yerleri ve gökleri yaratan, gizli ve açık her şeyi hakkıyla bilen, mülkün ve saltanatın ve bütün varlıkların sahibi, gözden uzak gönle yakın her şeye kadir olan yüce Allah’ım. Ey hesap gününün sahibi, rahmeti gazabından çok insan ve cinleri ancak ibadet etsinler diyerek yaratan, ilk emri oku olan Âlemlerin rabbi olan Allah’ım.
Ey yalnızların en yakını tek başına kalanların dostu, çaresizlerin yardımcısı, fakirlerin sonsuz serveti, zayıfların kuvveti, gariplerin şikâyet mercii olan yüce rabbimiz. Bizleri merhametsiz etme Allah’ım.
Ey geceyi gündüze, gündüzü geceye katan, azameti ve yüceliği olan, ihsanı bol, rahmeti bol olan rabbimiz bize hidayet nasıp eyle İnşallah. Bütün hamd’u senalar sanadır. Övgü ve şükürler sanadır. Dua ve niyazlar, yalvarış ve yakarışlar, dile getirdiğimiz, getiremediğimiz her türlü eşsiz hamd ve senalar ancak sana mahsustur Allah’ım. Bizleri doğruluktan ayırma inşallah. Biz ancak sana ibadet eder ver ancak senden yardım dileriz, ancak senin için namaz kılar ve ancak sana secde ederiz. Yalnız sana yalvarır, ancak sana koşar ve sana yaklaştıracak şeyleri kazanmaya çalışır, emeklerimizi boşa çıkarma Allah’ım. Böylece biz huzuruna geldik, boynumuzu büktük, ellerimizi sana açtık. Ellerimizi boş çevirme Allah’ım.
Ey kerim ve rahim olan Rabbimiz, kendimizi senin uçsuz bucaksız inayetine, yardımına, affına, lütfuna, rahmetine, keremine bıraktık. Senden yardım bekliyoruz, bizleri boş çevirme Allah’ım.
Biliyoruz layık değiliz yüzümüz yok, hakkımız değil, ancak biliyor ve ikrar ediyoruz ki senden başka gidecek yolumuz yok, senden başka tutunacak ipimiz yok, senden başka sığınacak kimsemiz yok, senden başka sığınacak kapımız yok.
Nizamettin hoca, dehşet bir şahsiyet, Nizamettin hocanın vaazını dinlerken kalbi ürpermeyen, tüyleri diken diken olmayan hiç kimse kalmazdı. Herkes olabildiğince Nizamettin hocanın vaazlarından etkilenirdi. Bir seferinde vaazdan sonra hocanın yanına gelen cemaatten birisi şöyle demişti; Yahu hocam sizi dinlerken bütün günahlarıma, yedi sülaleme tövbe ediyorum, kendi kendime söz veriyorum bir daha günah işlemeyeceğim diyorum, ancak vaazdan çıkıp eve gittikten sonra yine aynı adama dönüşüyorum. O andaki verdiğim sözleri unutuyor yine bildiğimi okumaya devam ediyorum, hocam bunun sebebi nedir ki, bu hastalıktan nasıl kurtulacağım. Ben Allah’a iyi bir kul, Resulüne iyi bir ümmet olmak istiyorum, ama bir türlü beceremiyorum.
Nizamettin hoca derinden bir iç çekerek aaah aaah kardeşim ah, bu şeytan var ya bu şeytan, bu kör şeytan. Cemaatten olan kişi hemen araya girerek; sahiden hocam şeytana neden kör şeytan diyorlar, gerçekten de şeytan kör müdür?
Nizamettin hoca kör şeytan kıssasını şu şekilde özet olarak izah eder; Ulu’l azım Peygamberlerden İbrahim (as) oğlu İsmail (as)’i Allah rızası için, Allah yolunda kesmeye götürürken şeytan hemen İsmail (as)’in annesi Hacer validemizin yanına koşarak, Hacer validemize; sen ne yaptın, kendi ellerinle süsleyip giyindirdığın, yedirip doyurduğun ve çıkınına azığını koyduğun oğlun İsmail’ini, o eşin olacak babası kesmeye götürüyor. Onlara mani olmayacak mısın? Eşini bu işten caydırmayacak mısın? Birircik yavrunu kurtarmayacak mısın? Hacer validemiz; insan kılığına girmiş bu mel’unu tersleyerek; git başımdan, benim eşim öyle bir şey yapmaz. Benim eşim Allah’ın razı olmayacağı hiçbir şey yapmaz. Ne yaparsa Allah rızası için yapar diyerek şeytanı kovmaya çalışsa da şeytan ısrarından vaz geçmeyerek tekrar tekrar Hacer validemizi telkin etmeye ve vesvese vermeye devam eder. Neticede Hacer validemiz yerden eline almış olduğu kocaman bir taş ile mel’un şeytanı kovalar ve taşı mel’une doğru fırlatır. Rivayet odur ki taş şeytanın gözüne isabet eder ve şeytan kör olur. Bugün hacıların Arafat dönüşü Mina’da sembolik olarak yapmış oldukları şeytan taşlama hadisesi de işte buradan gelmektedir.
Nizamettin hoca devamla; sende Hacer validemiz gibi şeytanını taşla, kör et şeytanının gözünü, kır şeytanın bacağını, kov şeytanı yanından. Nefsinin sözüne kanma, vicdanının sesine kulak ver. Nefis insanı mutlaka kötülüğe teşvik eder, ama vicdan ise hep doğruluğu telkin eder. Vicdan yapılan kötü işlerden ve kötülüklerden ıstırap duyar. Yapacağın her işini nefsine değil, vicdanına danış, vicdanına danışarak yapacağın her türlü işten memnun kalacaksın, mutlu olacaksın. Bu vesile ile de Allah’ın rızasına nail olacaksın.
Allah’u Teâlâ Peygamberi Musa(as)’ı Fıravun’a gönderirken ona şu şekilde ilham etmiştir: Firavuna gidin ve ona hak ve hakikati anlatın, anlatırken “Kavlen leyyinen” yumuşak sözle anlatın. Umulur ki sözünüz ona tesir eder. Nizamettin hoca da, gerek toplu olarak yapmış olduğu vaazlarında ve gerekse bire bir yapmış olduğu sohbetlerinde çok mülayim, çok müşfik, tabiri caizse çok nazik olarak konuşur ve kırıp dökmeden, bağırıp çağırmadan “Emri bil mağruf ve nehyi anil münker” görevini bi hakkın yerine getirirdi. Tebliğ; sadece hocaların görevi değil, her Müslümana farzdır. Kişi önce kendi nefsinden başlayarak, ehli beytine ve çevresine hakkı ve hakikati tebliğ etmekle mükelleftir.
Nizamettin hoca giyim kuşamına da çok ıtına gösterirdi. Hanı bir söz vardır; “Hocanın elbisesi ve ensesi temiz olmalı” diye işte Nizamettin hoca tamda böyle elbisesine ve ensesine gereken ihtimamı gösterirdi.
Nizamettin hoca herkesle iyi geçinirdi. Büyükle büyük, küçükle küçük olurdu. Yeri geldiğinde bir kardeş, yeri geldiğinde bir arkadaş, yeri geldiğinde bir abi, yeri geldiğinde hoca, yeri geldiğinde baba, yeri geldiğinde ana olmasını çok iyi becerir, herkesin gönlünde mümtaz bir mevkiye sahip idi. Köyde o devrin insanlarından dizinin dibinde, rahlesinin önünde oturmayan ve kendisinden ders almayan hiç kimse yoktur.
Ahşaptan yapılmış olan ve yıkılmaya yüz tütmüş eski Caminin yıkılıp yerine yenisinin yapılmasında en büyük pay yine Nizamettin hocaya aittir. Başta vefakâr ve cefakâr kadınlar olmak üzere tüm cemaati teşvik ederek dereden kum ve çakılın getirilmesi, meşhur taş ustaları tarafından kesilen taşların taşınması sağlanmıştır. Çoğunlukla insan sırtında taşınan inşaat malzemelerin sevkinde köyde bazı kişilerce beslenen At, Katır ve Eşeklerde kullanılmıştır.
.....