• slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
Duyurular

Sayın Üyelerimiz, Yüksek öğretim kurumlarında eğitim gören üniversite öğrencilerimize burs sağlanmaktadır. Öğrenci burslarına yapmış olduğunuz katkılar için teşekkür ederiz.


**DUYURU** 
01/10/2008 tarihli ve 30552 sayili Resm  Gazete'de yayımlanan Dernekler Yonetmeliginin 83. maddesine göre derneklerin üyelerine ait bilgileri DERBIS'e (Dernek Bilgi Sistemi ) kaydetme zorunlulugu getirildi. Bu nedenle 2022 yılına  ait aidatların ödemesi ve sistemdeki kişi listelerinin güncellenmesi gerekmektedir.Üye bilgilerinin iletilmemesi veya yıllık aidatın ödenmemesi durumunda Dernek Tüzüğünün ilgili Maddesi gereği üyelikleri düşmüş olacak.
“ Dernek üye aidat ödemelerini  AKBANK  İSTANBUL ÇAĞLAYAN ŞUBESİ TR980004600352888000054496  nolu  iban numarasına gönderebilirler açıklama kısmına 
Aidatı gönderen kişinin Adı Soyadı TC ve telefon numarasının yazılzması gerekiyor.
Ayrıca üye aidat borcu olmayan üyelerimiz  isterlerse “ bağış veya Öğrenci  burs ödemesi”olarak ödeme gönderebilirler.
Sevgi ve saygılarımızla. Dernek Yönetim kurulu adına
Başkan  Turan BALCI


Düğün Nikah ve diğer planli etkinlikleri https://www.ilicakoy.com/Etkinlikler sayfasından takip edebilirsiniz.


Rize Hava Durumu
Anket
Döviz Bilgieri
Merkez Bankası Döviz Kuru
  ALIŞ   SATIŞ
USD 41,7196   41,7947
EURO 48,3565   48,4436
       
Özlü Sözler
Seni iki şey anlatır. Hiçbir şeyin yokken gösterdiğin sabır ve her şeyin varken gösterdiğin tavır. Hz. Mevlana
DEĞİRMENİN DİLİ -25

.........

 

       Değirmen sakunarında sabahlayan İmdat, kalktığında kollarının ve bacaklarının uyuştuğunu ve bir hayli da üşüdüğünü fark eder. Bir müddet ayaklarının üzerine basamaz. Kültürfizik hareketleri yaparak ısınmaya çalışır. El kol hareketleri, çök kalk hareketleri yaparak birazcık kendine gelmeye çalışır. Bu şekilde Değirmenin kapısında bir sağa bir sola, bir aşağı bir yukarı koşarken bir anda gözü top sahasına kayar ve mazının derinliklerinde değirmen derede top oynadığı anıları ve çocukluk arkadaşları gözünün önüne gelir.

 

       Değirmen dere top sahası; Şaboun değirmenin üst kısmında yar yar %15 seviyelerine varan bir eğime sahip bir yerdi. Yanı akılla geldiği gibi bilinen top sahalarından değildi. Top sahası demeye bin şahit getirilse yine de inanması zor olsa da, ilica köyü çocuklarının en rahat top oynayabilecekleri yer değirmen dere idi. Özellikle okulların tatil olduğu Cumartesi Pazar günleri gençlik değirmen derede toplanarak akşama kadar top oynarlardı.

 

       Değirmen dere top sahası; çarpık ve engebeli olsa da yaklaşık 300 –350 metre kare alana sahipti. Saha içerisinde sıklıkla bulunan taşlar top oynayan çocukların yaralanmalarına vesile olurdu. Topa şut çekeyim derken taşa vurarak ayağından yaralananlar çok olurdu. Babasının daha yeni almış olduğu lastiklerinden bir tanesinin top oynarken arka tarafından yırtıldığı zamanı hatırlayan İmdat, bulunmuş olduğu günün hali ile o günkü halini mukayese ederken iki el avuçlarını semaya doğru kaldırarak, maddi yönden ulaşmış olduğu durumundan dolayı “ÇOK ŞÜKÜR YA RAB” diyerek mazideki yolculuğuna devam ediyordu.  

 

       Değirmen derede çok çekişmeli maçlar yapılırdı. Yenilenin bisküvi veya lokum ısmarlamak zorunda kaldığı iddialı maçlar. Takımlar belirlenirken bazen ırmaktan ötesi, ırmaktan berisi olarak, bazen akrabalar arasında oluşurdu. Bazen de iki kişi belli bir mesafe birbirlerinden uzaklaşarak yüzleri birbirlerine dönük olarak, adımlar birbirlerine değecek şekilde: “ Aldım verdim ben seni yendim” diyerek adımlarını atarak, karşısındakinin ise: “Alamazsın veremezsin sen beni yenemezsin” diyerek bu şekilde birbirlerine yaklaşırlar. İlk önce kimin ayağı diğerinin üzerine basarsa ilk seçme hakkını elde etmiş olur ve kenarda bulunan arkadaşlarından birisini seçer. Bu olay bazen her iki kişinin de yine karşılıklı olarak durması ve adımların birbirlerine değecek şekilde tek tek, bir karşıdaki kişi, bir berideki kişi atacak şekilde atılarak ilk olarak rakip oyuncunun ayağına basanın oyuncu seçmesi şeklinde olurdu.

 

       Çoğunlukla top sahasında bulunan çocuklardan top oynamak isteyenlerin tamamı sayıya dâhil edilerek takımlar oluşturulurdu. Normalde 11’e 11 olması gereken takımlar sahanın küçük olması nedeniyle genellikle takımlar altı veya yedi kişiden oluşurdu. Bazen de tek kalan kişi devrelik olarak oynatılırdı. Bir devre bir takımda, ikinci devre diğer takımda oynardı. Böylelikle top oynamak isteyen hiçbir çocuk açıkta kalmazdı.

 

       Takımlarda kaleci belirlemeleri çoğunlukla değişmeli olarak her oyuncu kaleye geçerdi. Bazen kaleciliği sevenler olur, devamlı kalede durur, bazen de kura yöntemiyle kaleci belirlenirdi. Top oynarken çoğunlukla kara lastik giyilirdi. Çok az kişilerde spor ayakkabısı bulunur, bazıları da ayakkabılarıyla top oynardı. Ayakkabıları ile top oynayan çocuklarda topuk kopmaları, ön kısım yırtılmalar ve taban delinmeleri sıklıkla görülürdü. Kara lastiklerde de zaman zaman arkadan patlama, önden ve alttan delinmeler olurdu. Bu nedenle top oynamaya müptela olan çocukların çoğunluğunun lastiklerinin arka kısımlarına “yama” veya düz dikiş olurdu.

 

       Değirmen derede top oynayan çocukların topları genellikle basit plastik toplardan olurdu. Bu toplar da herkeste olmazdı. Topu olan çocuklar eller üstünde tutulurdu. Lokumun ve bisküvinin fazlası topu olan çocuklara verilirdi. Değirmen derede bulunan sert ve sivri kayalar ile ağaç dallarına sertçe çarpan toplar sık sık patlardı. Top patlamış olsa bile maç tatil edilmez, sonuna kadar devam ederdi. Maç süreleri; bazı zaman olarak yarım saat, kırk beş dakika veya bir saat olarak belirlenir, bazen de “gol” sayısı olarak 10 gol veya 20 gol olarak belirlenirdi. Zaman veya gol sayısının yarısında devre yapılırdı. Yukarı ki kaleci aşağı ki kaleye, aşağı ki kaleci yukarı ki kaleye geçerdi. Yukarı ki kale her zaman avantalı olurdu. Çünkü top ayağında aşağı doğru koşmakta olan bir futbolcu kaleye yakın bir mesafeden, uygun bir pozisyonda topa sertçe bir vuruş yapınca aşağı ki kalecinin bu topu tutması bir hayli zor olurdu. Top ayağında yukarı doğru tırmanmakta olan bir futbolcu ise BMC kamyonu gibi hırlaya hırlaya çıkarken kaleye yaklaşamadan uzak mesafeden şut çekerek şansını denemeye çalışır, uzaktan gelmekte olan bu topu rahatlıkla takip etme imkânına sahip olan yukarı ki kaleci bu topu yakalar. Bu nedenle genellikle yukarı doğru takım arasında sık ve kısa paslar yapılır, aşağı doğru ise topu ayağına alan futbolcu ferdi olarak hızlıca koşardı.           

 

     Değirmen derede top oynarken top sahasına gidiş istikametine göre sol tarafta yüksekçe bir kaya olduğundan bu kayaya çarpan top yeniden sahanın içerisine düştüğünden “taç” olmaz, sağ taraftan akan ırmağa giden top ise “taç” sayılırdı. Değirmen derede, futbolun “korner” kuralı kullanılmazdı. Kale direkleri olmadığından goller yoruma açık olarak gol veya değildir olarak tescillenirdi. Maçlarda nadiren de olsa birisi hakem olarak görevlendirilirdi. Kural hatalarında hakemden çok, çok bağıran haşin ve hırçın olanların kararları geçerli olur ve maçı kazanma şansları yüksek olurdu.

 

      Değirmen dere top sahasının müdavimlerinin başında Ali Can olmak üzere; İrfan Balcı (Menderes) ve kardeşi İsmail, Harun balcı ve kardeşi Şevket (tito), Mustafa Balcı, Ali Balcı, Hüseyin Balcı (Bora), Hasan Balcı ve kardeşleri Hüseyin, Muhammet, Feyzullah, Ali Balcı (Nacak), Mehmet Balcı (Felibaş), Lütfi Mollahasanoğlu ve kardeşi İbrahim, Hüseyin (Karagöz), Mehmet balcı (Aslan), Mahmut Yazıcı ve kardeşleri, İsmet, Ufuk, Süleyman Ergin (Mensur), İbrahim Balcı (Kavrak) ve kardeşleri, Ahmet Eyüp, Hespi, Musa Balcı ve kardeşleri Yaşar (Polis) , Birol, Erol, Murat Balcı, Nuri Balcı ve kardeşi Şaban, Ahmet Balcı, Dursun ali Balcı ve kardeşi Eyüp, İbrahim Yılmaz (Şinifor) ve kardeşi Dursun, Necati aksu, Dursun ali Aksu (Korkota) ve kardeşi Şevki,  Mehmet Öztürk, Nuri Öztürk,  Recep Tekin, Mustafa Tekin, Zeki Tekin, İmdat Öztürk ve kardeşleri Muhammet, Hasan, Murat Aksu ve kardeşi, Mustafa, İbrahim Balcı (Kibris), Recep Balcı ve kardeşi Lütfi ve daha birçok ismi unutulmuş, ancak; değirmen dere top sahasında pantolonunun dizi ve kıçı yırtılmış, kolu yaralanmış, kafası şişmiş isimsiz kahraman mevcuttu.

 

       Her ne kadar spor; dostluk ve kardeşliktir denilse de bazı zamanlar ezeli rakip veya ezeli düşmanlıklara da vesile olmaktadır. Şiddet oranları değişiklikler gösterse de, dil dalaşmalarından yumruklaşmalara kadar varan kavgaların görülmesi mümkündür. Beldeleri, ilçeleri ve şehirleri temsil eden kocaman kocaman takımların bile arkalarında milyonlarca destekleyeni ve takipçisi olan kulüplerin birbirleri ile olan kavgaları bilinen bir gerçektir. Burada suçlu spor değil sporcu ve takipçileridir.

 

       Ülkemizde olduğu gibi Dünya genelinde de spor sahalarında yaşanmakta olan bu tür hadiselerin değirmen dere futbol sahasına yansıyanı adeta devede kulak mesabesindedir. Gönül arzusu hiçbir olayın yaşanmaması, sporun asıl ruhuna uygun olarak yapılması olsa da olaylar kaçınılmazdır.

 

        Daha sonraki tarihlerde kurulan ilica gençlik sporun as takımını oluşturan oyuncular Değirmen dere sahasında yetişmiştir. Bu oyunculardan ilk akla gelenleri; Teyip Öztürk ve kardeşi Ahmet Öztürk, Harun balcı ve kardeşi Şevket balcı (tito), Murat Balcı, Hasan Aksu (Kaleci), Murat Aksu, Dursun ali Aksu, Necati Aksu, Güngör (…), Halis Yılmaz’dı.

 

       Değirmen dere sahasının bakım ve onarım çalışmaları her yıl gönüllü oyuncular tarafından yapılmaktaydı. Kimi yerli taşlat balyoz yardımıyla kırılmakta, kimi taşlar Manila veya kriko yardımıyla çıkartılmakta, kimi tümsekler kazma veya kirka yardımıyla düzlenmekte idi. Tamamen gönüllülük esasına göre ve imece usulü ile yapılan bu çalışmalarda hiçbir karşılık beklenmezdi. Bu saha çalışmalarının birinde İmdat arkadaşlarına yüz gram lokum vaat etmiş ve lokumları almak üzere de Ali’yı Muhtarın kahvesine göndermişti. Ali lokumları alıp gelirken yolda bir kaç tanesini “lop” ederek gelmişti, durumu fark eden İmdat “Ulan eşşek bunları hep yedin” deyince Ali yok abi sadece bir tane yedim diye cevap vermişti.

 

       Böylelikle maziye dalarak bir hayli zamanın geçtiğini fark eden İmdat yeni bir uykudan uyanır gibi derhal harekete geçerek kaçış planlarının ikinci şamasına geçmek üzere Kafkame İstanerine gitmek üzere yola koyuldu. Ormanlık alandan Kori’ye doğru tırmanırken bir yandan da önüne çıkan ve gözüne takılan kocaman kocaman kestaneleri toplamaktan da kendisini alamıyordu. Toplamış olduğu kestanelerle açlık duygusunu yatıştırmaya çalışırken yakalanma korkusuyla da sağa sola bakarak son derece gizli ve bir o kadar da hızlı adımlarla istainere varmaya çalışıyordu.   

........         



HÜSEYİN BALCI

Okunma Sayısı: 47


216.73.216.2








YAZARIN DİĞER YAZILARI

Başkan'ın Mesajı
Aidat Borcu Sorgulama
Son Ziyaretçi Yorumları
Turgut Tekin
Değerli Köylülerim, bir konuda fikirlerinizi bizimle paylaşmanızı rica ediyorum. Mevsim nedeniyle Düğün ve Nikah merasimlerinde yoğunluk yaşanmaktadır. Günümüz trafik ve ulaşım maliyetleri nedeniyle uzak bölgelerden Düğün ve Nikah salonlarına ulaşmak zorlaşmıştır. Bu nedenle köylülerimizin evlenecek çiftlere hediyelerini ulaştırabilmeleri için, Davetiye SMS altına evlenecek çiftin IBAN numarasının yazılması ve Düğün davetiyelerinin dağıtılmasında yaşanan zorluk nedeniyle davetiyelerin toplu sms olarak gönderilmesinin yeterli olacağı önerisi hakkındaki görüşlerinizi paylaşmanızı rica ederim.

Hüseyin aksu
Emeği geçen herkesten Allah razı olsun

Turgut Tekin
Değerli köylülerim öncelikle uzaktan yakından Ilıcaköyü Derneği, köy muhtarlığı ve köyümüzle ilgili konuları yakından takip ettiğiniz için hepinize teşekkür ederim. Köyümüzle ilgili faydalı olabilecek görüş ve önerilerinizi web sitemizin ziyaretci yorumları alanında paylaşmanız, daha faydalı olacağı kanaatindeyim. Sitemizin yayinlamasini istediginiz haber, bilgi. belge ve resimleri bizimle paylasabilirsiniz. Olumlu veya olumsuz goruslerinizi, musait vakitlerinizde bu mecrada tum koylulerimizin takip edebilmesi için paylasminizi rica ederiz. Saygılarımla


Tüm ziyaretçi yorumları için tıklayınız.

Rize İkizdere Ilıca Köyü Derneği

© Copyright 2022  V4.1 Tüm Hakları Saklıdır. | Dernek Sitesi | Köy Sitesi


Top