• slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
Duyurular

Sayın Üyelerimiz, Yüksek öğretim kurumlarında eğitim gören üniversite öğrencilerimize burs sağlanmaktadır. Öğrenci burslarına yapmış olduğunuz katkılar için teşekkür ederiz.


**DUYURU** 
01/10/2008 tarihli ve 30552 sayili Resm  Gazete'de yayımlanan Dernekler Yonetmeliginin 83. maddesine göre derneklerin üyelerine ait bilgileri DERBIS'e (Dernek Bilgi Sistemi ) kaydetme zorunlulugu getirildi. Bu nedenle 2022 yılına  ait aidatların ödemesi ve sistemdeki kişi listelerinin güncellenmesi gerekmektedir.Üye bilgilerinin iletilmemesi veya yıllık aidatın ödenmemesi durumunda Dernek Tüzüğünün ilgili Maddesi gereği üyelikleri düşmüş olacak.
“ Dernek üye aidat ödemelerini  AKBANK  İSTANBUL ÇAĞLAYAN ŞUBESİ TR980004600352888000054496  nolu  iban numarasına gönderebilirler açıklama kısmına 
Aidatı gönderen kişinin Adı Soyadı TC ve telefon numarasının yazılzması gerekiyor.
Ayrıca üye aidat borcu olmayan üyelerimiz  isterlerse “ bağış veya Öğrenci  burs ödemesi”olarak ödeme gönderebilirler.
Sevgi ve saygılarımızla. Dernek Yönetim kurulu adına
Başkan  Turan BALCI


Düğün Nikah ve diğer planli etkinlikleri https://www.ilicakoy.com/Etkinlikler sayfasından takip edebilirsiniz.


Rize Hava Durumu
Anket
Döviz Bilgieri
Merkez Bankası Döviz Kuru
  ALIŞ   SATIŞ
USD 32,3199   32,3781
EURO 34,6073   34,6697
       
Özlü Sözler
İstemek "istiyorum" demek değil, harekete geçmektir. (A.Maurrois)
İSMAİL HAOCA İLE İBRAHİM HOCA (Anı)

İSMAİL HOCA İLE İBRAHİM HOCA 

 

 

            İsmail Hoca; Rize ili İkizdere ilçesi İlica köyünden Hacı Hasan (keçeli) ve Ayşe den olma, medreseden yetişme kurra hafız doksan yıllık ömrünün en az yetmiş yılını camilerde İmam Hatip olarak görev yapmış ve sayısı bizce meçhul binlerce talebe yetiştirmiş olan saygın bir din adamı.

 

            İbrahim Hoca; İsmail hocanın ağabeyi Hacı Memiş ve Vesile oğlu Medrese eğitimi yanı sıra İmam Hatip Lisesi, Yüksek İslam Enstitüsü, Edebiyat Fakültesi mezunu, Gazeteci, araştırmacı ve yazar.

 

            Bu yazımızda ele alacağımız anekdot İsmail Hoca ile yeğeni İbrahim hoca arasında Rize ili İkizdere ilçesi Cimil Baş köyde cereyan eden ilginizi cezbedeceği umut ettiğim bir olaydır.

 

            İsmail hoca Medrese eğitimini tamamlamış, Cimil Başköy’de İmam Hatiplik görevine başlamıştır. Yeğeni İbrahim hocayı da kendisi gibi hafız yapmak ve Arapça eğitimi almak üzere Babası Hacı Memiş tarafından İsmail Hoca’ya teslim edilmiştir.

 

            İbrahim Hoca küçücük yaşına rağmen babasının emrine mutlak itaatle amcası İsmail Hoca ile birlikte Ilıca köyünden Cimile doğru yaya olarak yola koyulurlar. Yaklaşık iki buçuk saatlik yorucu bir yolculuktan sonra Cimil Başköy camiine varırlar.

 

            Cimil’e varışlarının ikinci günü dersler başlar. İbrahim Hoca köyünden uzak, anne babadan, kardeş ve arkadaşlarından ayrı, eğitim için ilk kez gurbete çıkmış, küçücük yüreğiyle ortama alışmaya çalışıyor, yatılı olarak devam eden eğitimine günü birlik camiye gelip giden cimilli çocuklarla arkadaşlıklar kuruyor. Her gün yeni yeni arkadaşlar ediniyor. Derslerden fırsat buldukça da arkadaşlarıyla dışarda yöresel oyunlar oynuyorlar. En Meşhur oyunları, kışın naylon üzerine karda kayak yapmaktır.

 

            Karda yapılan kayak neticesinde ise üst baş sırılsıklam ıslak bir vaziyette camiye gelmek, amcası ve aynı zamanda hoca İsmail Hoca tarafından hoş karşılanmaz tabi ki. Diğer arkadaşları sıcacık evlerine giderek, yanan sobanın karşısında anneleri tarafından ıslak elbiseleri çıkartılıp yenileriyle değiştirilirken, İbrahim Hoca amcasının bağırışları ile caminin sobasının karşısında için için ağlayarak, ıslak elbiselerinin kurumasını beklemektedir. Bir yandan da memleket özlemi ve anne baba hasretiyle yanıp tutuşmaktır.

 

            Ertesi gün camiye gelen arkadaşları ile bir önceki günün kırıtığını yaparken, gün içerisinde, öğlen arası ve akşam cami çıkışı neler yapacaklarını planlamaktadırlar. Arkadaşların gayrı bir endişesi olmadan rahatlıkla konuşmaya devam ederken İbrahim Hocanın içinde fırtınalar kopmaktadır. Bir yanda hoca korkusu, bir yanda hasta olma korkusu, bir yanda arkadaşları. Tabi ki arkadaşlar ağır basıyor. Akşama kopacak olan kıyamete, yenecek olan zılgıta rağmen bir fırsatını bulup kendisini dışarı atıyor ve soluğu arkadaşlarının yanına alıyor.

 

            Hafızlık çok zor bir iş, sabır ister, çalışmak ister, tekrar ister. Arapçada aynı durumda, ezber ister, dikkat ister. Her gün bir ders vereceksin ardından ertesi günün dersini yapacaksın. Soğuk kış gecelerinde sabah namazıyla başlayan eğitim yatsı namazında son bulmaktadır.

 

            Akşam yatağında yorganın altında köyünü, köydeki arkadaşlarını, en çok da annesini, babasını ve kardeşlerini düşünerek uykuya dalan İbrahim hoca sabah namazında Hocasının; İbrahim…! Nidasıyla o tatlı uykusundan uyanır, sıcak yatağından kalkarak buz gibi soğuk su ile abdest alıp namaz için gelen cemaatle birlikte minik cüssesiyle kocaman insanlar gibi huşu ve hudu içerisinde sabah namazı eda eden İbrahim Hoca aynı zaman da müezzin kayyımlık da yapmaktadır.

 

            İbrahim Hocanın zamanında ki eğitim ile bu günle asla mukayese edilemeyecek kadar zordur. Hoca birinci etken, sopa ikinci etkendir. Sopasız çocuk okumaz zihniyeti yaygındır. O zaman ki hocaların dediğine göre “sopa cennetten çıkmıştır” Yamukları doğrultur, çalışmayı teşvik eder, zihni açar. Öğrencilerin yanlış yollara sapmasına engel olur. Çocuklar yayık misali ebeveynler bir yandan, hocalar bir yandan vurdukça yağı çıkacak, çocuklar istenilen kıvama gelecektir.

 

            İsmail hocanın sopası; fındık ağacından yapılmış adına “çubuk” denen sopa ile sobaların karıştırılmasında ve külün boşaltılmasına yarayan maşadır. Ders yapılmadığı veya cezayı gerektiren bir suç işlendiğinde “falaka” meşhur bir yöntemdir. Falaka; dersini vermeyen veya suç işleyen öğrencinin, gücü kuvveti yerinde diğer iki öğrenci tarafından yere yatırılıp ayaklarının yukarı kaldırılması ile hocanın elindeki maşa veya çubukla ayakların altına vurulan dayaktır.

 

            Yenilen dayakların acısı, derslerin zorluğu, hasretin dayanılmaz duygusu minik bedenine ağır gelen İbrahim hoca her türlü zorluğu göze alarak, Hoca sopası, baba korkusuna aldırmadan bir sabah namazına kalktığında akşam yatağında aklına düşen planı uygulamaya koyar. Hocasının gelen cemaatle birlikte namaza başlamasını fırsat bilerek cimilden kaçmaya karar verir.

 

            Küçücük adımlarını art arda, hızlı hızlı atarak köyüne doğru yol alır. Başköy, Ortaköy, aşağı köy, cankurtaran mevkilerini çabucak geçer ve Tron denen yere çok yaklaşır. Artık köy sınırlarına girmiş olan İbrahim hoca havanın da iyiden iyiye aydınlanmasıyla biraz daha rahat ve kendisine gelen güvenle yoluna devam etmektedir.

 

            İsmail Hoca sabah namazını kıldırmış, kuşluk şekerlemesini yapmış başlayacak olan yeni günün dersine hazırlık yapmak için kalkarak sabah kahvaltısını hazırlamış, sofrayı kurmuş, halen uyumakta olduğunu düşündüğü İbrahim hocayı kaldırmak için yatağına gitmiş ki ne görsün.! İbrahim hoca yatağında yok. Telaşla etrafı araştırmış, bulamayınca İbrahim hocanın firarda olduğuna kanaat getirmiş. İsmail hoca köyden görmüş olduğu ilk şahsa durumu bildirerek, İbrahim hocanın da ne zaman yola çıktığını bilmediğinden fazla uzaklaşmamıştır umuduyla yola revan olmuş.

 

            Hızlı adımlarla, ora senin bura benim derken cimil deresi üzerinde iki yakayı birbirine bağlayan köknarın dibi diye adlandırılan yerde bulunan köprüye varmakta olan ve gayet kendisinden emin bir şekilde yoluna devam etmekte olan İbrahim hocayı görmüş olan İsmail hocanın içini buruk bir sevinç sarar. Sevinir çünkü annesi babası tarafından okutulmak üzere kendine emanet edilen çocuk ortadan kaybolmuştur. Bir yandan da kızgındır. Çünkü yaklaşık on beş yirmi kilometre yol yürümüş, bir o kadar da geriye dönerken yürüyecektir.

 

            Kuşların cıvıltısı, yaprakların şıkırtısı, derenin gurultusu bir birine karışmiş bir şekilde arkasından yaklaşmakta olan tehlikenin farkına varmadan neşeli bir şekilde kâh yoldaki sularla, kâh yerdeki taşlarla oynaya oynaya yoluna devam etmekte olan İbrahim hoca bir anda ensesine yediği şaplak la neye uğradığını şaşırır, adeta cin çapmışa döner.

 

            İsmail hocada duygular birbirine karışmış, kafada şimşekler çakmaktadır. İbrahim hocayı ense kısmından kıskıvrak yakalamış, gerisin geri çevirerek cimil istikametine doğru yolculuk başlamıştır. Her ikisi için de durum çok vahim. Zaman öğlene yaklaşmış, bir yandan yorgunluk, bir yandan açlık baş göstermiştir. İbrahim hoca da bir yandan firarı nihayete erdirememesi nedeniyle yollarda gereksiz olarak boşa harcamış olduğu zamanın pişmanlığı, bir yandan da camiye varınca başına geleceklerin korkusu. İsmail hoca da, kızgınlık, yorgunluk ve açlık durumları birbirine karışmış durumda. Her ikisi de karma karışık duygular içerisinde nihayet cimil aşağı köye varırlar. Burada İsmail hocayı tanımayan yoktur. Doğruca köyün camisine giderler. Kısa bir molada cami görevlisi ve cemaatle sohbet muhabbetten sonra açlık ihtiyacı da giderildikten sora yolcular,  kalan iki üç kilometrelik yolu da kat ederek nihayet Başköy camisine varırlar.

 

            Af edilmek güzel bir şey ancak suç cezasız kalırsa ilerde yeniden tekerrür etme ihtimaline karşılık hafif bir falaka faslından sonra İbrahim hocanın cimil hayatı kaldığı yerden bir müddet daha devam eder. “Sallanan taş yerinde durmaz” artık İbrahim hoca cimilde kalmamayı kafaya koymuştur. Bir iş nedeniyle Cimil’e gelen amcası Osman ve amcaoğlu Sali’ ya hocasından gizli olarak durumu söyler ve anne babasına haber vermelerini ister. Osman amcası okuması hususunda bir sürü nasihatler etse de, amcaoğlu Sali durumu İbrahim hocanın annesine anlatır. Anne yüreği bu duruma dayanamaz ve İbrahim hoca cimilden alınır. İbrahim hocanın cimil serüveni burada son bulur.

 

            İbrahim hocanın dedesi (keçeli) Hasan ve babası Hacı Memiş okuması hususunda kesin kararlıdır. Hacı Memiş kaim biraderi Hacı Ali TEKİN ve bacanağı Hacı Hasan TEKİN ile birlikte İstanbul ilinde İnşaat işi yapmaktadır. İbrahim hoca babası tarafından İstanbul’a aldırılır ve İmam Hatip lisesine verilir. Cimilde çekilen onca meşakkatten sonra İbrahim hoca bulunmuş olduğu yeni ortamından son derece mutlu ve memnun bir şekilde derslerine adeta dört elle sarılır, artık İbrahim hoca çok başarılı bir öğrencidir. Öğretmenleri tarafından sevilir, arkadaşları tarafından sayılır ve başarı merdivenlerini birer birer aşarak üniversite eğitiminden sora bir müddet öğretmenlik mesleğine atılır. Bin dokuz yüz yetmiş yılları malum siyası hareketler nedeniyle İbrahim hocanın öğretmenlik yapması zorlaşır. Normal düz bir lisede öğretmen olan İbrahim hoca öğrencileriyle birlikte camiye, cumaya gitmektedir. Durum okul yönetimi ve bazı veliler tarafından hoş karşılanmaz.

 

            Çok severek başladığı öğretmenlik mesleğini bırakmak zorunda kalan İbrahim hoca Milli Gazete de köşe yazarı olarak göreve başlar. Davası hak davasıdır. “Hak geldi, batıl zail oldu.” Bu uğurda gazetenin çeşitli kademelerinde değişik görevlerde hizmet veren İbrahim hoca emekli olur. İşten emekli olunur ancak görev bitmemiştir. İbrahim hoca ilerlemiş yaşına rağmen halen eşi Medine hoca ile birlikte kitap yazmaya ve talebe yetiştirmeye devam etmektedir.

 

            Halası Hacı Vesile Yılmaz’ın vefatı nedeniyle ılıca köyüne gelen İbrahim hoca defin işlemlerinden sora hala ve amcaoğulları ile birlikte cimil Başköy camiine giderler. Eski günleri bir filim şeridi gibi gözünün önüne gelen İbrahim hoca cami cemaati ile birlikte öğlen namazını eda eder. Yapmış olduğu vaaz da kendi durumundan, burada yaşamış olduğu anılardan bahseder ve aklına falaka yediği maşa düşer. Vaazdan sora sobanın bulunduğu odaya giderek maşayı bulur. Yıllanmış olarak duran maşa soba ile olan görevine devam etmekte olup, talebeyle olan irtibatını tamamen kesmiştir.

 

            Babam olan İsmail hoca ile amcaoğlu olan İbrahim hocanın dizlerinin dibine oturup ders alma bahtiyarlığını bana bahşeden yüce Mevla’ma hamd ediyorum. Müteveffa babam İsmail hocaya Mevla’mdan gani gani rahmet, İbrahim hocama da sağlıklı, hayırlı uzun ömürler temenni ediyorum.



HÜSEYİN BALCI

Başkan'ın Mesajı
Aidat Borcu Sorgulama
Son Ziyaretçi Yorumları
Hüseyin aksu
Emeği geçen herkesten Allah razı olsun

Turgut Tekin
Değerli köylülerim öncelikle uzaktan yakından Ilıcaköyü Derneği, köy muhtarlığı ve köyümüzle ilgili konuları yakından takip ettiğiniz için hepinize teşekkür ederim. Köyümüzle ilgili faydalı olabilecek görüş ve önerilerinizi web sitemizin ziyaretci yorumları alanında paylaşmanız, daha faydalı olacağı kanaatindeyim. Sitemizin yayinlamasini istediginiz haber, bilgi. belge ve resimleri bizimle paylasabilirsiniz. Olumlu veya olumsuz goruslerinizi, musait vakitlerinizde bu mecrada tum koylulerimizin takip edebilmesi için paylasminizi rica ederiz. Saygılarımla

Turgut Tekin
Merhaba, tüm köylülerimiz ve uyelerimiz icin yapilan web sitemiz, maalesef yeterli ilgiyi görmediği kanaatindeyim. Siyaset olsa eminim bir çok kişi kendi düşünce ve fikrini paylaşmak için daha çok çaba gösterirdi. Tüm hemşehrilerimden ricam, köyümüz ve dernegimizle ilgili fikir ve düşüncelerinizi bu mecrada paylaşmanızdır. "yazmak, okumaktan zordur" Saygilarimla Turgut Tekin


Tüm ziyaretçi yorumları için tıklayınız.

Rize İkizdere Ilıca Köyü Derneği

© Copyright 2022  V4.1 Tüm Hakları Saklıdır. | Dernek Sitesi | Köy Sitesi


Top