• slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
Duyurular

Sayın Üyelerimiz, Yüksek öğretim kurumlarında eğitim gören üniversite öğrencilerimize burs sağlanmaktadır. Öğrenci burslarına yapmış olduğunuz katkılar için teşekkür ederiz.


**DUYURU** 
01/10/2008 tarihli ve 30552 sayili Resm  Gazete'de yayımlanan Dernekler Yonetmeliginin 83. maddesine göre derneklerin üyelerine ait bilgileri DERBIS'e (Dernek Bilgi Sistemi ) kaydetme zorunlulugu getirildi. Bu nedenle 2022 yılına  ait aidatların ödemesi ve sistemdeki kişi listelerinin güncellenmesi gerekmektedir.Üye bilgilerinin iletilmemesi veya yıllık aidatın ödenmemesi durumunda Dernek Tüzüğünün ilgili Maddesi gereği üyelikleri düşmüş olacak.
“ Dernek üye aidat ödemelerini  AKBANK  İSTANBUL ÇAĞLAYAN ŞUBESİ TR980004600352888000054496  nolu  iban numarasına gönderebilirler açıklama kısmına 
Aidatı gönderen kişinin Adı Soyadı TC ve telefon numarasının yazılzması gerekiyor.
Ayrıca üye aidat borcu olmayan üyelerimiz  isterlerse “ bağış veya Öğrenci  burs ödemesi”olarak ödeme gönderebilirler.
Sevgi ve saygılarımızla. Dernek Yönetim kurulu adına
Başkan  Turan BALCI


Düğün Nikah ve diğer planli etkinlikleri https://www.ilicakoy.com/Etkinlikler sayfasından takip edebilirsiniz.


Rize Hava Durumu
Anket
Döviz Bilgieri
Merkez Bankası Döviz Kuru
  ALIŞ   SATIŞ
USD 39,7408   39,8124
EURO 46,6074   46,6913
       
Özlü Sözler
Hiçbir şey ayağınıza gelmez; en azından iyi olan hiçbirşey. Herşeyi gidip almanız gerekir.
DEĞİRMENİN DİLİ -11-

.....

 

         Köyde zaman güz zamanı, Güz zamanı demek hasat zamanı, hasat zamanı ise ektiğini biçme zamanıdır. Ne ekersen onu biçersin. Ne korsan çanağına, o gelir kaşığına. Yaylaya çıkan kadılar, yağ, minci ve peynir ile dolarken Ambarda kiler Lavuz’la, Lobiya ile, çuvallar Yerelma ile dolmaktadır. Hanbağı veya nalyalar “Hezel” ile, ot ile dolmaktadır. Yaklaşmakta olan ve çetin geçen kış şartlarında, kış aylarını kazasız, belasız, sıkıntı çekmeden rahat geçirebilmek için yapılan bu hummalı çalışmaların semeresi kışın kendisini göstermektedir.

 

        Aksı takdirde, yazın hava hoş, kışın ambar boş kalır. Anlatılan kıssalardan hisseler alınarak, yaşanan olaylardan tecrübe kazanılarak kişiler olgunlaşır. Çalışan insanla çalışmayan insanları mukayese etmek amacıyla misal olarak anlatılmakta olan Ağustos böceği ile Karınca kıssaları, genç dimağları çalışmaya teşvik etmek açısından son dere yerinde ve son derece önemli meselelerdir.

 

        Bütün yaz saz çalan, şarkı söyleyerek gününü gün eden, orası senin, burası benim diyerek günlerini geçiren ve günü birlik yiyip içen, ordayım burdayım, bazen ağaç dalında, bazen de çayırdayım diyerek bütün yaz “cir cir cir”saz çalan Ağustos böceği kış kapıyı çalınca, bütün yaz durmadan çalışıp yuvasındaki erzak deposunu yiyeceklerle dolduran Karıncanın kapısına varıp “ karınca kardeş! Bana biraz yiyecek verir misin” diyerek el avuç açan Ağustos böceğine Karıncanın ilk sözü bütün yaz ne yaptın olur. Ağustos böceğinin; bütün yaz saz çaldım, şarkı söyledim, demesine Karıncanın cevabi ise o zaman şimdi de biraz oyna bakalım olur. 

            

        Koloniler halinde birlik ve beraberlik içerisinde disipline edilmiş ve verilen görevi bihakkın yerine getirerek başarıya ulaşan Arılar ve Karıncalar insanları tembellikten uzaklaştırmak açısından teşbih olarak anlatılır. “Olmaz” denen şeyler mutlaka olur, “İmkânsız” denen şeyler ise sadece birazcık zaman alır.

 

Merhum Aşık Veysel’ın;

Koyun verdi,kuzu verdi, süt verdi,

Yemek verdi, ekmek verdi, et verdi,

Kazma ile dövmeyince kıt verdi,

Benim sadık yarım kara topraktır.

 

        Dizelerinin yer aldığı “Dost dost diye nicesine sarıldım” adlı şiirinde konu edilen toprak ananın sunmuş olduğu nimetler anlatılırken, toprak anaya gösterilmesi gereken ihtimam da gözler önüne serilmektedir. “Bakarsan bağ, bakmazsan dağ olur” atasözünün tezahürü ayan beyan edilerek müşahede edilir.

 

        Yağmurun altında ıslanmadan, güneşin altına yanarak ter dökmeden hiçbir mahsul elde edilmez. Alın teriyle, helal-ı minella’dan kazananlar, hamd ve şükrünü eda ederek, Rezzak olan Rablerine tevekkül edenler rahat bir şekilde kışa girmiş olurlar. Aksine hareket edenler ise muhtaçtır, tembeldir veya miskindir.

 

        Köyde doğup büyüyen herkes; zahmetsiz rahmet olmayacağını bilir. Tamamen insan gücüne dayalı olarak yapılan iş ve işlemler için Kar’lar kalkınca başlayan maraton bir daha Kar’lar yağıncaya kadar devam eder.

 

        Hasat zamanında çıkartılan Yerelmalar (Patates) ebatlarına göre tohumluk ve yemeklik olarak iki kısma ayrılır. Tohumluklar arka kısımda, yemeklikler ise ön kısımda olmak üzere, soğuktan donmamaları, sıcaktan ise filizlenmemeleri için uygun olan bir ortamda evdeki uygun yerlere genellikle güz çimenlerine sarılı olarak yerleştirilir. Katılmış olduğu yemekler haricinde Kışın yanan ateşte kul içerisine gömülüp pişirilen, kazan içerisinde suda pişirilen veya kuzinede pişirilen patateslerin tadı çok güzel olur.

 

       Lavuz (Misir) hasadı; Koçanlar otlarından kopartılarak önce üzerlerine kaplı olan “Hupi”si temizlenir, ardından iyice kuruması için güneşe bırakılır. Lavuz İyice kuruduktan sonra, gerek el yordamıyla ufatarak, gerekse kopalla döverek “kutunı”den ayrılan Dane’leri çuvallara doldurulup kilere depo edilir. Taze lavuzlardan yapılan kolıva’ların veya ateşte pişirilen lavuzların lezzetleri birbirinden ayrı olur.  

 

        Harçılarıyla (Fasulye sırığı) beraber kopartılan lobiya (Fasulye)lar iliklerinden tek tek toplanarak iyice kurutulduktan sonra el yordamı veya kopalla dövülerek elde edilen lobiyalar çuvallanarak kilerdeki yerlerine istif edilir. Lobiya turşusunun tadı bir başka, bol soğanla kavrulan tavalısının tadı bir başka, yapılan diğer yemeklerinin tadı bir başka olur.

 

        Kaskanıka ve normal kabak olarak iki kısma ayrılan kabaklar iliklerinden kopartılarak uygun şekilde uygun yerlere itina ile yerleştirilir. Felisi bir başka, çorbası bir başka, tatlısı bir başka lezzettedir.

 

        Köyde başlayan ot biçme işlemi mezralarda devam etmektedir. Birinci kesim, ikinci kesimim ardından yapılan üçüncü kesime güz çimeni denmektedir. Güz çimeni diğer otlara nazaran daha yumuşak ve daha lezizdir. Genellikle yeni doğmuş buzavlara, hasta veya yeni doğum yapmış ineklere özel olarak ikram edilir.

 

        Faso, Hostoval, Avene, bolanık su, Tron, Zikonun sağ, Kasımın sağ, Aylalar, Sarıyeçel gibi yerlerden orak veya tırpan ile kesilen otlar kurutularak han bağına yığılır. Lobiya ilikleri ile kabak iliklerinin üzerine yer alan kurutulmuş lahana yaprakları “Poki” yapılmak üzere gelecek zamanlarını beklerken, kurutulmuş lavuz otları dimdik ayakta, diğer ot yığınların yanında sıralanmaktadır.

 

        İşte böylece her şey vaktini beklerken, vakti zamanı gelenler yapması gereken gerekli işlemini ifa ettikten sonra geçer giderler. Bir varmış, bir yokmuş diye başlayan masallarımız, eskiden var idi şimdi yok olmuş olur. Mal sahibi mülk sahibi, hani bunun ilk sahibi. Malda yalan mülk de yalan, var biraz da sen oyalan. Her doğan büyür, her konan göçer. Bir söz vardır; dün artık tarih oldu, yarın ise bir bilmece, ama bu gün sana bir hediyedir bunun kıymetini bilmek gerek.

 

        Günler haftaları, haftalar ayları, aylar yılları kovalamaktadır. Her geçen gün geçmekte, her yeni gün ise yeni bir hayata merhaba demektedir. Dağına göre karını veren Rabbim, herkese güç getirebileceği, çekebileceği kadar dert vermektedir. Nazlı Can’ın annesi Nuriye Hanım yavrusu ile birlikte Mısır öğütmek üzere değirmene gittiğinde Ali Can’ı annesi Emine ile birlikte değirmende bulur. İki ezeli arkadaş bir araya gelince sarılıp kucaklaşırlar. Aynı günde, aynı yerde ve aynı Ebenin ellerinde doğum yapan iki arkadaşın tevafuk ’en buluşmaları ikisini de memnun eder.

 

        Nuriye’nın kucağında bulunan Nazlı Can’ı kucağına alan Emine çocuğu değirmenin kapısında peştamalınım üzerine oturmakta olan Ali Can’ın yanına bırakarak arkadaşının sırtındaki mısır yükünü sakunar’ın kenarında bulunan boşluğa yerleştirmesine yardımcı olur.   Sakunar’ da öğütülmemiş az bir mısırının kaldığını görünce de öğütülmüş ünlerini çuvallamak üzere değirmen küreğini eline alarak çuvalını ün doldurmak üzere uygun bir yere yerleştirerek ağzını açar. Nuriye’nin yardımı ile bir yandan un çuvallarken bir yandan da koyu bir sohbete dalarlar. Hal hatır faslından sonra başlayan dertleşme muhabbeti, her iki arkadaşta da rahatlamaya vesile olur. Çünkü sevinçler paylaştıkça çoğalır, dertler ise paylaştıkça azalır.

 

        Nuriye gurbete göndermiş olduğu sevgili eşinden henüz bir mektup alamadığından yakınırken Emine de asker eşinden almış olduğu mektubun içeriği ile ilgili bilgi vermektedir. Ayrılık ve hasretlik ateşi her ikisinin de ortak noktasını oluştururken, birisinin savaş halinde olan ülkenin savunmasında bizatihi görev alarak can siper hane mücadele etmesi, diğerinin ise geçim derdi ve gelecek kaygısı ile gurbet ellerde olması iki arkadaşı farklı kulvarlarda konuşlandırmış oluyor. Ortak temenni ise buluşmak ve kavuşmaktan ibarettir.

 

        Değirmenin kapısında peştemalın üzerine oturtulmuş olan Alican uzun bir müddet ağladıktan sonra salya sümük birbirine karışmış bir vaziyette, beyhude ağlamanın bir fayda vermeyeceğini anlamış olacak ki ağlamaktan vazgeçmiştir. Adeta “Kaderimse çekerim” diyerek, bulunmuş olduğu ortamda, bulmuş oldukları ile “anı” yaşayarak hayatın zevkini çıkarmaya başlamıştır.

 

        Zorunlu ikamete tabi tutulmuş olan Ali Can Annesinin değirmen içerisinde yapması gereken işleri bitirmeden kendisi ile ilgilenilmeyeceğine kanaat getirmiş olacak ki kendi kendine “atta, dede, baba” gibi mırıldamalar eşliğinde çevresinde bulmakta olduğu taş, toprak, ot veya çupi gibi malzemelerle kendisine bir eğlence ortamı hazırlamış oldu. Kimini aşağı, kimini yukarı fırlatıyor. Taşları kucağına toplayarak, toprakları ise üstüne başına serperek, kurallarını kendisinin koymuş olduğu oyununa devam ediyor.

 

        Ahpıne, çayıra, çimene veya her hangi bir iş için çocuklarla birlikte gidilmek zorunda kalınan işlerde çocukların ağlamaları Anneler için bir güvence kaynağıdır. Eli işte olan ananın kulağı ise bebesindedir. Sesin kesilmesi Annenin çocuk için endişelerini artırmaktadır. Çayır’ın en güvenilir bir bölgesinde, yedirilip uyutulan bebek annesi tarafından sık sık kontrol edilmek zorundadır. Kese kese bebeğin bulunmuş olduğu mahalden uzaklaşan annenin aklı bebesindedir. Kurdu var, kuşu var, yılanı var, çıyanı var. Korumasız bebenin her türlü tehlikeye maruz kalma ihtimali var.

 

        Değirmenin kapısında kendi hayal dünyasına dalarak kendi kendisi ile oyuna dalan Ali Can annesi tarafından merak edilmektedir. Kâh dışarda bebesini kontrol eden, kâh içerde yapması gereken işi ile meşgul olmak zorunda kalan Emine hanım arkadaşı Nuriye hanımın gelmesiyle bir hayli sevinmiştir. Nazlı Can’ın gelmesiyle oyun konsepti değişen Ali Can da bir hayli memnundur. Birlikte, aynı günde ve aynı yerde doğmuş olduğu arkadaşı ile değirmenin kapısında buluşan Ali Can ilk iş olarak kendisinin olmayan arkadaşının ağzında görmüş olduğu emziği kaptığı gibi ağzına sokmak olur. Emziği alınan Nazlı Can’ın ağlamasını da istemeyen Ali Can mevcut oyuncakları olan taşların ve toprakların bir kısmini arkadaşının kucağına kayarak paylaşmanın güzel bir şey olduğunu lisani hal ile arkadaşına anlatmaktadır.

 

        Kıran’ı ile, sifonu ile ve düzeni ile Ali Can’ın dedesi Şükrü amcanın ilgilendiği Değirmen kaliteli un öğütmek için ideal bir değirmen olup tüm köylüler tarafından tercih edilmektedir. Bakımı ve düzeni yerinde olmayan değirmende öğütülecek olan ün, ya  “korkota” olur veya çok ince olur. Her ikisinden de güzel ekmek olmaz. Bu nedenle öğütülecek olan değirmen çok önemlidir. Her akrabanın bir değirmeni olmasına rağmen kaliteli ün öğüten, bakımlı değirmenler tercih edilmektedir.

 

        Nazlı Can’ın annesi Nuriye de kaim validesinin de telkini ile bakımını Emine’nin kaim babasının üstlenmiş olduğu bu eğirmeni tercih ederek buraya gelmiştir. İş güç nedeniyle uzun zaman bir araya gelememiş olduğu arkadaşını değirmene bulan Nuriye yapmış olduğu bu tercihten dolayı mutludur.

 

        Değirmenin içerisindeki işleri yoluna koyan iki arkadaş dışardaki bebelerinin yanına gelerek muhabbetlerine burada devam etmeye başlarlar. Nazlı Can’ın emziğini Ali Can’ın ağzında görmeleri bakışarak gülüşmelerine vesile olur.

 

        Nuriye Hanım; Benim kızımın emziğini alısın ha! Diyerek Ali Canı mincik mincik eder. Emine Hanım ise zafer kazanmış muzaffer bir askeri tebrik edercesine oğlu Ali Can’ını kucaklayarak vay canım oğlum diyerek bağrına basar.

 

        Yapılan muhabbette öncelik sırası köydeki iş güçlere ait olduğundan durum, vaziyet zorlukları ve kolaylıkları ile birlikte bir bir anlatılır. Ardından söz, yakında olmalarını arzu ettikleri uzaktakilere gelir. Almış olduğu mektubun içeriği ile ilgili olarak detaylıca bilgi vermiş olan Emine arkadaşına dönerek sizinkinden ne haber diye sorunca derinden bir “ooof” çeken Nuriye nemli gözlerini değirmenden yana çevirerek kulakları ile arkadaşını değil değirmenin sesini dinlemeye başlar.

 

       Emine’nin; ne oldu kız! Yoksa hayırsız mı çıktı diye serzenişine, Yok öyle demeyelim Muhammet hayırsız birisi değildir. Hem biliyorsun babası İmam, yetiştiği ortam hayırsız birisi olacağı ihtimaline elverişli değildir. Sadece imkân bulamamıştır. Eminim ilk fırsatta gerekli malumatı vermek üzere bir mektup yazacaktır. Ben eşimden eminim, ona sonsuz güvenim var. Her ne olursa olsun ben ondan, o da benden vaz geçmez. Hem bugün yarın mektubunu bekliyorum. Mutlaka gelecek.

 

        Ortam rahat, muhabbet koyu olunca zamanın nasıl geçtiği fark edilmez. Nuriye’nin de Mısır’ı öğütülmüş, ün olmuştur. Unların birlikte çuvallanması ile yapılan yüklerin üzerlerine oturtulan bebeler ile birlikte Değirmendere’den köy istikametine doğru birlikte yol alırlar. Caminin yanına geldiklerinde ise birlikteliğin sona erme anı geldiğinden buruk bir mahcubiyetle birbirlerine sarılarak, yine görüşelim, arayı açmayalım temennisiyle yavaş yavaş birbirlerinden uzaklaşırlar. Bir hayli uzaklaşmasına rağmen arkadaşının eşinden bir haber alamamasına üzgün olan Emine geriye dönüp arkadaşına bir şey daha söylemek isterken, arkadaşının da kendisine baktığını görür. Üzgün bir eda ile “ Paçı bir haber alırsan beni de haberdar et” diye bağırır. “Tamam tamam” der manasında elini sallayan Nuriye eve doğru dönerek gözden kaybolur.

 

….



HÜSEYİN BALCI

Okunma Sayısı: 23


216.73.216.212








YAZARIN DİĞER YAZILARI

Başkan'ın Mesajı
Aidat Borcu Sorgulama
Son Ziyaretçi Yorumları
Turgut Tekin
Değerli Köylülerim, bir konuda fikirlerinizi bizimle paylaşmanızı rica ediyorum. Mevsim nedeniyle Düğün ve Nikah merasimlerinde yoğunluk yaşanmaktadır. Günümüz trafik ve ulaşım maliyetleri nedeniyle uzak bölgelerden Düğün ve Nikah salonlarına ulaşmak zorlaşmıştır. Bu nedenle köylülerimizin evlenecek çiftlere hediyelerini ulaştırabilmeleri için, Davetiye SMS altına evlenecek çiftin IBAN numarasının yazılması ve Düğün davetiyelerinin dağıtılmasında yaşanan zorluk nedeniyle davetiyelerin toplu sms olarak gönderilmesinin yeterli olacağı önerisi hakkındaki görüşlerinizi paylaşmanızı rica ederim.

Hüseyin aksu
Emeği geçen herkesten Allah razı olsun

Turgut Tekin
Değerli köylülerim öncelikle uzaktan yakından Ilıcaköyü Derneği, köy muhtarlığı ve köyümüzle ilgili konuları yakından takip ettiğiniz için hepinize teşekkür ederim. Köyümüzle ilgili faydalı olabilecek görüş ve önerilerinizi web sitemizin ziyaretci yorumları alanında paylaşmanız, daha faydalı olacağı kanaatindeyim. Sitemizin yayinlamasini istediginiz haber, bilgi. belge ve resimleri bizimle paylasabilirsiniz. Olumlu veya olumsuz goruslerinizi, musait vakitlerinizde bu mecrada tum koylulerimizin takip edebilmesi için paylasminizi rica ederiz. Saygılarımla


Tüm ziyaretçi yorumları için tıklayınız.

Rize İkizdere Ilıca Köyü Derneği

© Copyright 2022  V4.1 Tüm Hakları Saklıdır. | Dernek Sitesi | Köy Sitesi


Top