• slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
Duyurular

Sayın Üyelerimiz, Yüksek öğretim kurumlarında eğitim gören üniversite öğrencilerimize burs sağlanmaktadır. Öğrenci burslarına yapmış olduğunuz katkılar için teşekkür ederiz.


**DUYURU** 
01/10/2008 tarihli ve 30552 sayili Resm  Gazete'de yayımlanan Dernekler Yonetmeliginin 83. maddesine göre derneklerin üyelerine ait bilgileri DERBIS'e (Dernek Bilgi Sistemi ) kaydetme zorunlulugu getirildi. Bu nedenle 2022 yılına  ait aidatların ödemesi ve sistemdeki kişi listelerinin güncellenmesi gerekmektedir.Üye bilgilerinin iletilmemesi veya yıllık aidatın ödenmemesi durumunda Dernek Tüzüğünün ilgili Maddesi gereği üyelikleri düşmüş olacak.
“ Dernek üye aidat ödemelerini  AKBANK  İSTANBUL ÇAĞLAYAN ŞUBESİ TR980004600352888000054496  nolu  iban numarasına gönderebilirler açıklama kısmına 
Aidatı gönderen kişinin Adı Soyadı TC ve telefon numarasının yazılzması gerekiyor.
Ayrıca üye aidat borcu olmayan üyelerimiz  isterlerse “ bağış veya Öğrenci  burs ödemesi”olarak ödeme gönderebilirler.
Sevgi ve saygılarımızla. Dernek Yönetim kurulu adına
Başkan  Turan BALCI


Düğün Nikah ve diğer planli etkinlikleri https://www.ilicakoy.com/Etkinlikler sayfasından takip edebilirsiniz.


Rize Hava Durumu
Anket
Döviz Bilgieri
Merkez Bankası Döviz Kuru
  ALIŞ   SATIŞ
USD 38,3695   38,4386
EURO 43,4960   43,5744
       
Özlü Sözler
Hedefi olmayan gemiye hiçbir rüzgar yardım edemez. (Montaigne)
DEĞİRMENİN DİLİ -4-

....

 

        Sabah ezanını verdikten sonra camide sobayı yakmış olan Nizamettin Hoca Kuran’ı kerim okumaktadır. Şükrü beyin gelmesi ile birlikte on kışı olan cemaat sayısı ile İmam Efendi “ Sedekallahul azım” (Azım olan Allah doğru söyledi) diyerek okumasını bitirerek namaza başlamak üzere ayağa kalktı.

 

        Kılınan sabah namazının mutluluğu, seher vaktinden başlayıp kuşluk vaktine kadar olan zaman dilimi içerisinde cereyan eden doğa olaylarının insanlar üzerinde tesir eden süruru ve huzuru ile evlerine doğru yol alan cemaat kendi aralarında tatlı tatlı sohbet yapmaktadır. Günlük rutin iş ve işlemlerin yanı sıra memleket meseleleri de konuşulmaktadır. Azılı düşmanların birleşerek cennet vatanımızı bölüp parçalamak ve bizleri yok etmek için var güçleri ile savaşmaktadırlar. Ülkemize karşı güçlerini birleştiren katil sürüleri Hilafetin merkezi ve dünya üzerinde İslamin son kalesi olan vatanımızı yok etmek, kendi aralarında paylaşmak için masalarının üzerinde serili bulunan haritaları kendi kıt akıllarınca evirip çevirmektedirler.

 

        Her ne kadar kendi istek ve arzuları doğrultusunda hile ve desiselerini ortaya koysalar da, kurmuş oldukları tuzak ve hilelerini, “bi iznillah” başlarına çalacak iman gücüne sahip, sayıları az olsa da, yürekleri mangal gibi olan Allah’ın Arslanlarının karşısında bir bir eriyip gitmektedirler. Tuzak kuranların en hayırlısı olan Allah’ın izni keremi ve Nusret’iyle, hafaza melekleri ile dağ taş beyaz sarıklı ve beyaz cübbeli askerlerle dolup taşmaktadır. Tarih bu tür olayları teyit eden çeşitli vesikalarla doludur.

 

        Bir keresinde on kişilik bir tim ile çeşmeden su içmekte olan askerlerimizin bir tabur düşman askeriyle abluka altına alınmaları ve Allah’ın Nusret’iyle on kışı ile bir tabur askeri esir alarak birliğine getiren Nazım çavuşun dillere destan olayı düşmanların bile tarihi vesikalarındaki yerini almıştır. Birliğe götürülerek komutana teslim edilen düşman askerlerine hitaben birlik komutanı; şu on kişimi sizi esir aldı diye sorunca, düşman askerlerinin komutanı; nasıl on kışı, bir ordu tarafından etrafımız sarıldı, sayıları en az bizim üç-dört katımızdı ve hepsi de bembeyaz elbiseli idi dedikleri rivayet edilmektedir.

 

        Conk bayırı, Anafartalar, seddül bahır,  gibi stratejik noktalara yapılan düşman saldırıları, verilen onca şehide rağmen terk edilmeyerek, can hıraş hane savunuluyor. Şehit olan askerlerin yerine, öleceğini bile bile diğer askerler geçiyor.

 

        Avustralyalı ve Yeni Zelandalı askerlerden oluşan kolordudaki askerlerine “ANZAKLAR” denilmektedir. Bu Anzak askerlerini çeşitli entrikalarla savaşmak üzere Avustralya ve Yeni Zelanda’dan Çanakkale’ye getiren İngiliz gâvuru, askerleri savaşa motive edebilmek için Türk askerleri hakkında bilgi verirken; sakın Türk askerinin eline düşmeyin, Türkler yamyamdır, diri diri sizi keserler ve çiğ çiğ etlerinizi yerler diye tanıtıyorlar. Bunu esir düşen Anzak askerlerinin anlatımından anlıyoruz. Yaralı bir şekilde esir düşen Anzak askeri gerekli tedavileri yapıldıktan ve karnı doyurulduktan sonra komutanın huzuruna götürülür ve Türk komutan kendisine sorar; şimdi bizden nasıl bir muamele görmek bekliyorsun?

 

        Anzak asker; beni testere ile canlı canlı kesersiniz ve çiğ çiğ etlerimi yersiniz. Sizi bize bu şekilde tanıttılar, biz sizi bu şekilde tanıdık diye cevap verir. Peki, sen şimdi esir düştün, nasıl bir muamele gördün. Anzak asker; beni tedavi ettiniz, karnımı doyurdunuz, üstümü başımı giyindirdiniz, hiç de denildiği gibi değilsiniz. Türk komutan; biz Vatanımızı korumak için savaşıyoruz ve şehit oluyoruz. Peki, siz neden savaşıyorsunuz ve neden ölüyorsunuz. Anzak asker, bu soruya hiçbir cevap verememenin mahcubiyeti içerisinde sadece kafasını yere eğer.

 

        Yine Çanakkale savaşında Türklerin kafa yapısını incelemek üzere bir Fransız gâvuru şehidimizin kafasını keserek memleketine götürüyor. Daha sonra, işini bitirince de Şehidimizin kafasını bahçesinin bir köşesine gömüyor. Gâvur gece uykusunda çok korkunç rüyalar görüyor ve bu her akşam bu şekilde devam ediyor. Nihayet hastalanarak yataklara düşer. Oğluna vasiyet ederek Çanakkale savaşından getirip poşet içerisinde bahçeye gömmüş olduğu Şehidimizin kafasını Türkiye’ye götürmesini söyler. Bir müddet sonra babası ölünce, çocuk babasının vasiyetini unutur. Aradan yıllar geçtikten sonra 1993 yılında, babası gibi ölüm döşeğine düşen çocuk, babası gibi geceleyin korkunç rüyalar görür. Birileri ona emaneti yerine teslim et diye emrediyor. Sabahleyin babasının vasiyetini hatırlayan çocuk durumu kendi oğluna anlatır ve oğlu babasının söylediğini derhal yerine getirerek Şehidimizin kafasını bulunduğu yerden alarak Çanakkale’ye götürür ve Türk yetkililere teslim ediyor. Poşet içerisinde bulunan Şehidimizin kafatasında hiçbir bozulma olmamıştır. Babasının kendisine anlattıklarını ve dedesinden nakledilenleri de tek tek yetkililere anlatır. Şehidimize ait olan işte o kafatası 1993 yılında icra edilen Cenaze merasimi eşliğinde Anafartalar’da bulunan anıtın yakınında “MEÇHUL ASKER” yazılı kabre defnedilir. Böylelikle Gavur topraklarına yatmaya bile tahammül edemeyen Şehidimizin kafatası ait olduğu topraklarda ebedi istirahat gahında huzurlu huzurlu yatmaktadır. Şehadetin makbul, makamın Cennet olsun aziz şehidim. Allah tüm şehitlerimize gani gani rahmet eylesin.

 

        Ali Can’ın annesi karışık duygu ve düşünceler içerisinde Yusuf’undan gelecek bir hayırlı haber için beklerken, kaim pederinin Cuma günü kazadan getirmiş olduğu mektubu kendisine vermesi ile tarifi mümkün olmayacak bir sevinçle mektubu kaptığı gibi odasına giderek Ali Can’ına sarılarak hüngür hüngür ağlamaya başladı. Mektubu okutmak için okuldan gelecek olan Hüseyin’in yollarını gözlemek için ikide bir hayatın gerisine gidip gelmektedir.. Hayat’ın gerisine çıkarak yorgun gözlerle okula doğru bakıyor, yallah yallah, Hüseyin’in gelmesini dört gözle bekliyor.

 

        Okuldan çıkan çocukların bağrışma sesleri ile odasından fırlayan Emine yol ağzına koşarak Hüseyin’i tutuğu gibi bağrına basar, sarıp sarmalayarak eve doğru yürürler. Hüseyin’de zaten Emine yengesini görünce bir şeylerin olduğunu veya olacağını önceden anlamaktadır. Hüseyin ile Emine hem sırdaş hem yoldaş ve hem de arkadaş olmuşlardır. Hüseyin Emine yengesinin tutan eli, gören gözü, okuyan dili olmuştur. Dosttan öte dost olan ikili, iki tende bir can gibi olmuşlardır. Birinin ayağına diken batsa ötekinin de canı yanmakta, ıstırap çekmektedir. Hele Hüseyin küçücük ama mangal gibi yüreği ile Yengesinin kocaman dayanağı olmuştur.

 

        Birlikte eve gelirler. Yengesi Hüseyin’inin ilk önce karnını doyurmak ister. Önceden pişirmiş olduğu bir tabak patatesi ve içerisine doğramış olduğu mısır ekmekli sütü orta yere kurmuş olduğu yer sorasına koyarak Hüseyin’inin karnını doyurur. Bir yandan da biricik yavrusu Ali Can’ını göğsüne dayayarak, bebesinin karnını doyurarak uymasını sağlamaya çalışır. Çünkü mektup okunurken Emine’nin konsantrasyonunu bozacak hiçbir şeyin olmamasını istemektedir. Kaim validesinden gerekli izni almış, kaim pederi ise henüz değirmenden dönmemiş olduğundan, bu aralıkta mektup meselesinin hallolması gerekmektedir.

 

        Hüseyin yemeğini yemiş, karnını doyurmuş mektup okumaya hazır vazıyette beklemektedir. Hüseyin de en az Yengesi Emine kadar heyecanlıdır. Okulda da öğretmenleri tarafından Çanakkale savaşları anlatılmakta olduğundan, Yusuf abisinin yazmış olduklarını, Çanakkale’de neler olduğunu Hüseyin de merak etmektedir. Bebiş uyumuş, yemek yenmiş, mektup okumak ve dinlemek için gerekli ortam sağlanmıştır.

 

        Emine itina ile kalbinin üzerine yerleştirmiş olduğu mektubu elleri titreyerek çıkartıp Hüseyin’e uzatır ve hemen okumaya başlamasını ister. Hüseyin de bu anı heyecanla beklemektedir. Bir çırpıda mektubu açarak öncelikle zarftan çıkarmış olduğu kâğıtları evirip çevirir. Defter kâğıtlarından oluşan mektup iki yaprak, dört sahifeden oluşmaktadır. Yaprakların birinden bir ağaç yaprağı yere düşer, Emine yere düşen yaprağı yerden alırken gözleri buğulanır, ağlamamak için kendisini zor tutar. Mektubun birinci sayfasına Arapça olarak “Bismillahirrahmanirrahim” yazmaktadır. Sağ tarafına “18 MATR 1918”, sol tarafına ise bir kalp resmi çizilerek, kalbin birinci bölümüne büyük harflerle “E” ikinci bölümüne ise “A” harfi yerleştirilmiştir. Hüseyin incelemekte olduğu mektup kâğıtlarını yengesine de göstererek kendisinden hiçbir şey gizlemeyeceğini ve içeriğini noktası, virgülüne kadar harfiyen okuyacağını hareketleri ile teyit eder. Zaten Yengesinin de Hüseyin’ine olan güveni tamdır. Hüseyin Mektubu okumaya başlar.

 



HÜSEYİN BALCI

Okunma Sayısı: 7


18.222.124.172








YAZARIN DİĞER YAZILARI

Başkan'ın Mesajı
Aidat Borcu Sorgulama
Son Ziyaretçi Yorumları
Turgut Tekin
Değerli Köylülerim, bir konuda fikirlerinizi bizimle paylaşmanızı rica ediyorum. Mevsim nedeniyle Düğün ve Nikah merasimlerinde yoğunluk yaşanmaktadır. Günümüz trafik ve ulaşım maliyetleri nedeniyle uzak bölgelerden Düğün ve Nikah salonlarına ulaşmak zorlaşmıştır. Bu nedenle köylülerimizin evlenecek çiftlere hediyelerini ulaştırabilmeleri için, Davetiye SMS altına evlenecek çiftin IBAN numarasının yazılması ve Düğün davetiyelerinin dağıtılmasında yaşanan zorluk nedeniyle davetiyelerin toplu sms olarak gönderilmesinin yeterli olacağı önerisi hakkındaki görüşlerinizi paylaşmanızı rica ederim.

Hüseyin aksu
Emeği geçen herkesten Allah razı olsun

Turgut Tekin
Değerli köylülerim öncelikle uzaktan yakından Ilıcaköyü Derneği, köy muhtarlığı ve köyümüzle ilgili konuları yakından takip ettiğiniz için hepinize teşekkür ederim. Köyümüzle ilgili faydalı olabilecek görüş ve önerilerinizi web sitemizin ziyaretci yorumları alanında paylaşmanız, daha faydalı olacağı kanaatindeyim. Sitemizin yayinlamasini istediginiz haber, bilgi. belge ve resimleri bizimle paylasabilirsiniz. Olumlu veya olumsuz goruslerinizi, musait vakitlerinizde bu mecrada tum koylulerimizin takip edebilmesi için paylasminizi rica ederiz. Saygılarımla


Tüm ziyaretçi yorumları için tıklayınız.

Rize İkizdere Ilıca Köyü Derneği

© Copyright 2022  V4.1 Tüm Hakları Saklıdır. | Dernek Sitesi | Köy Sitesi


Top