Merkez Bankası Döviz Kuru | |||
ALIŞ | SATIŞ | ||
USD | 40,5128 | 40,5858 | |
EURO | 46,3740 | 46,4576 | |
......
Kur’an kursunda görev yapmakta olan hocaların hepsinin talebeler nezdinde ayrı ayrı yerleri vardır. Bazı hocalar çok sert, bazı hocalar çok sevecendir. Ahmet hoca ve Gafur hoca sertlikleri ile ön plana çıkan hocalardı. Gafur hoca Baş imam olarak Kursun genel yönetimi ile ilgilenmekte idi. Bütün gelir ve giderler Gafur hocanın elinden geçerdi. En çok korkulan hocalar sıralaması Ahmet hoca, Gafur hoca, Mustafa hoca, Mehmet hoca, İsmail hoca ve Hızır hoca olarak sıralanmaktaydı.
Kur’an kursunda görevli olan hocalardan bazıları Merkezde bulunan camilerde de görev yapmakta idi. Gafur hoca, Ahmet hoca ve İsmail hoca bu hocalardandı. Bu hocaların haricinde kısa dönemler görev yapıp ayrılan hocalarda vardı.
Kur’an kursuna her yıl yeni talebeler kazandırmak, giden talebelerin yerini doldurmak için Hocalarla birlikte yönetim kurulu yoğun çaba gösterirdi. Genellikle Cuma günleri Köylere ve civar şehirlere gidilerek Cuma vaazlarında Kur hakkında gerekli bilgiler verilirdi. Hiçbir ücret talep etmeden tüm ihtiyaçların kur yönetimi tarafından karşılanacağı taahhüdü ile kursa talebe kazandırılırdı.
Kurs yönetim kurulu başkanlığını Fazlı amca üstlenmiş olmakla birlikte idare tamamen Gafur hocadaydı. Tamirat, tadilat, bakım ve onarım gibi yapılması gerekenler Gafur hocanın bilgisi dâhilinde yapılırdı.
Bir Cuma gününde İkizdere Müftülük makamının izniyle Kur’an kursuna talebe kazandırmak ve yardım toplamak üzere Erzurum ili İspir ilçesine giden İsmail hoca yapmış oldu etkili vaaz neticesinde hem yüksek miktarda para toplamış, hem de Kursa talebe kazandırmıştır.
İsmail hoca vaazında İlimden, bilimden, teknolojiden fenden bahsederek, İslamin ilk emri olan “OKU” emrini enine boyuna anlatarak. Müslüman çalışkan olacak, Müslüman uyanık olacak, Müslüman her yönden başarılı olacak. Müslüman pısırık olamaz. Müslüman alan el değil, veren el olmalı. İlimde bilimde teknolojide çağın gerektirdiği şekilde en ilerde olmalı.
Kur’an’ı kerimden ayetler ve hadisler ışığında Müslümanın düşmanlarından üstün olmak için onların silahlarından daha üstününü üretmeli, askeri yönden onlardan daha ileri olmalı. Müslüman yapmış olduğu silahları gözyaşı akıtmak için değil, gözyaşı akam mazlumların gözyaşlarını silmek için kullanmalı. Silahları kan akıtmak için değil, akan kanı durdurmak için kullanmalı. Silahları topraklarını genişletmek, ülkesine toprak kazandırmak için değil, topraklarından sürülen mazlum ve mağdurları korumak için kullanmalı. Dünyaya sulh ve sükûneti sağlamak, İslami hâkim kılmak için kullanmalı.
Müslüman her hali ile gıpta edilen örnek kişi olmalı. Giyimi, kuşamı, yaşamı Müslümanca olmalı. Müslüman kadınıyla erkeğiyle yaradılış gayesine uygun olarak, dünyevi ve uhrevi işlerini Kur’an ahkâmına göre, Allah’ın kanunlarına göre yaşamalı.
İsmail hoca vaazına devamla; Geçen sene, önceleri Hristiyan olan ve kendi çabası ve araştırması neticesinde Müslüman olan bir Hollandalı ile tanıştığını, Hollandalının kendisine Hocam Aslında yeryüzünde bulunan bütün Yahudi ve Hristiyanların ve hatta bütün insanların hepsinin Müslüman olması lazım, ama önlerinde büyük bir sorun var dediğini,
İsmail hoca; hayretle Hollandalıya nedir o sorun acaba diye sorduğunda;
Hollandalının; siz Müslümanlar. Bütün insanların Müslüman olmamasının en büyük nedeni siz Müslümanlarsınız.
İsmail Hoca; İnsanların Müslüman olmasında biz Müslümanlar ne gibi bir sorun teşkil ediyoruz acaba diye sorduğunda,
Hollandalı; Siz Müslümanlar Allah’ın dinini Allah’ın emrettiği şekilde yaşamıyorsunuz, kendinize göre uydurup yaşıyorsunuz. İnsanların yeryüzünü imar etmek üzere yaratıldığını, İnsanların Allah’ın yeryüzündeki halifeleri olduğunu unutmuşsunuz. Sadece gece gündüz bir kenara çekilip tesbih çekin, zikir çekin, dua edin, miskinler gibi günlük yiyin için, başınıza bir bela ve musibet geldiğinde sabredin, Allah’a tevekkül edin, ebabil kuşlarını çağırın, bir yüzünüze vururlarsa ötekini de çevirin, nasıl olsa ahirette hesap var, terazi var, mizan var Allah orada hesapları soracaktır. Öyle değil mi?
Kürsüden cemaate yüksek perdeden seslenen İsmail hoca elini kulağına atarak siz söyleyin Hollandalı haklımı? Haksız mı? Sabahtan akşama kadar camilerin kapılarında laklaka yapan Müslümanlar, hiçbir bilgisi, hiçbir birikimi olmayan Müslümanlar sizi kim uyandıracak, bizi kim uyandıracak. Her birimize İmanlı bir Hollandalı lazım, öyle değil mi! siz söyleyin.
Müslüman tembel olamaz, Müslüman çalışkan olacak ilimde bilimde fende en üst seviyelerde olacak. Elin gâvuru senin Kur’an’ı keriminde yazılı olanları çok iyi anladı, Allah çalışana mutlaka karşılığını veririm buyuruyor. Gavur da çalışıyor ve karşılığını alıyor. Dünya üzerinde 57 adet Müslüman devlet vardır. Bakın inceleyin 57 sının de üç aşağı beş yukarı birbirlerinden farkları yoktur. Hepsi de gavurun teknolojisine muhtaç, Elin gavuru “Host” dediğinde, Ağanın marabaya bağırdığı gibi hepsi de sus pus oluyor. Ağa ne derse o olur mantığı hakım. Bu böyle olmaz beyler, böyle olmamalı, Tam tesri yeryüzünü Müslümanlar imar etmeli, Müslümanlar dizayn etmeli, Yeryüzünde Müslümanlar hakim olmalı, Yeryüzünde Müslümanlar adaletle hükmetmeli. Yeryüzünde İslam hâkim olmalı. Herkes hakça, hakkaniyetle yönetilmeli.
Hikâye anlatıyorlar; Bir Ağa yüz tane koyun almış gütmesi için bir marabaya teslim etmiş, birinci gün akşamı çoban koyunları eve getirince Ağa koyunları saymış, koyunlar 99 taneye düşmüş. Ağa çobana koyunun birisi nerde diye sormuş çaban bilmiyorum hiç haberim yok demiş. İkinci gün 98’e üçüncü gün 97’ye derken böylece her gün koyunlar eksilmeye başlayınca Ağa hanımına hanım bu iş böyle olmayacak, bu gidişle bizim koyunlar tamamen yok olacak, sen benim azığı hazırla yarın bende çabanla birlikte çobanlığa gideceğim. Neler olduğunu birde ben göreyim demiş.
Ertesi gün ağa çobanla birlikte çobanlığa gitmiş. Bir anda bir koyunun kendi başına sürüden ayrılarak bir mağaraya doğru gittiğini görmüş. Ağa koyunu mağaranın kapısına kadar takip etmiş. Bir de ne görsün! İçerde dört ayağı da kesik bir Kurt duruyormuş. Koyun kendisini Kurda teslim etmiş ve Kurt’ta koyunu yiyerek karnını doyurmuş.
Ağa hayretler içerisinde eve geldiğinde durumu hanımına anlatmış. Hanım; ben daha çalışmayacağım. Mağaradaki bacaksız Kurda rızkını gönderen Allah benimde rızkımı ayağıma gönderir diyerek kalan koyunları satmış yemiş. Yaz gelince herkes bağında bahçesinde çift sürerken, tohum ekerken bizim ağa yan gelip yatıyormuş. Hanımının, Ağam bak herkes çalışıyor, bak tarlalarda sapan sürüyor, çift sürüyor, ekiyorlar, bizim tarla bom boş kaldı, gel bizde tarlamızı sürelim demiş.
Bizim Ağa; boş ver hanım mağarada bacaksız Kurdun ayağına rızkı gönderen Allah bizim rızkımızı da gönderir demiş. Canı iyice sıkılan ağanın hanımı kendi başına tarlaları sürmeye karar vermiş. Ağanın karısı tarlayı sürerken bir küp bulmuş, hemen koşarak Ağanın yanına gelmiş, Ağa Ağa kalk tarlayı sürerken bir küp buldum, tek başıma çıkaramadım gel de beraber çıkaralım demiş.
Ağa boş ver hanım mağarada bacaksız Kurda rızkını veren Allah o küpü buraya getirir demiş. Hanım; Ağa küp belki de altın doludur yapma etme gel o küpü çıkaralım demiş. Ağa yine aynı cevabı vermiş. Allah o altınları ayağıma götürür demiş.
Ağanın hanımı düşünmüş düşünmüş en güvenilir kişi olarak köyün camisinin imamından yardım almaya karar vermiş. Durumu İmam efendiye anlatmış, yarısı senin yarısı benim gel bu küpü çıkartalım demiş. Birlikte tarlaya gitmişler, İmam Efendi küpü görmüş, hanıma; şimdi gündüz gözüyle bu küpü buradan çıkartırsan bir gören olur bizi ihbar ederler başımıza iş alırız. En iyisi biz bu işi gece yapalım, küpü gece çıkartırız demiş ve oradan ayrılmışlar.
Uyanık İmam küpü birlikte çıkartırsak yarısı ağanın karısının, yarısı benim olacak. En iyisi ben tek başıma gideyim, küpü tek başıma çıkarayım hepsi benim olsun diye karar vermiş. İmam tarlaya gitmiş küpün kapağını açmış, bir de ne görsün! Küpün içi yılanlarla dolu, İmam efendi, küpün içerisindeki altınları Ağanın hanımının aldığını ve içerisine de yılanları doldurduğunu zannederek çok kızmış ve o kızgınlıkla küpü kaptığı gibi Ağanın bacasından aşağı dökmüş. Bacadan aşağı dökülen yılanlar aşağıda altın olmuş. Ağa hanımına dönerek hanım! Hanım! Ben sana demedim mi mağaradaki bacaksız kurda rızkını gönderen Allah altınları benim ayağıma göndermiş.
Bu şekli ile hikâyeyi cemaate aktaran İsmail hoca cemaatte kahkahaların atıldığını görünce, Beyler yalan ve uyduruk bir hikâye. Birincisi burada İmama hakaret var. İmam kötü insan olarak gösterilmiş. İkincisi insanları tembelliğe sevk etme var. İslam böle bir şeyi asla kabul etmez. Allah herkesin rızkına kefildir burası doğru. Ama çalışanın rızkına kefil, Helali minelladan kazananların rızkına kefil. Tembellerin, miskinlerin değil.
İslam dilenciliği asla doğru bulmaz. Peygamber efendimiz (sav) zamanında dilencilik yapan bir sahabeyi görünce yanına çağırmış, ona evde neyin var diye sormuş. O sahabe bir eğer ’den başka bir şeyim yok demiş. Efendimiz o eğer’i al yarın pazarda sat, kendine bir ip al ve ormana git odun topla getir pazarda sat, bu senin için dilenmenden daha hayırlıdır demiş. O sahabe söylenenlerin aynısını yaparak evinin geçimini sağlamaya başlamış.
Müslümanlar! Değerli cemaat! Çalışacağız, hep beraber çalışacağız, Vatan için millet için, geleceğimiz için çalışacağız. Alan el değil veren el olacağız. Kendi geleceğimizi, çoluk çocuğumuzun yarınlarını bugünden inşa edeceğiz. Bize emanet edilen yavrularımızın geleceklerini, ülkemizin geleceğini bugünden düşünmek zorundayız.
Yavrularımızı ilimle, bilimle teknoloji ile donatarak yetiştireceğiz. Doğan her çocuk İslam fıtratı üzere doğar. Ailenin ve çevrenin hiçbir etkisi olmadan büyüyecek olsa mutlaka Rabbine “muti” bir kul olur. Ancak anne babasının eğitimi ve çevrenin etkisi ile dinli veya dinsiz olur.
Çocuklarımızın Kurda Kuşa ve Çakallara yem olmaması için onlara sahip çıkmak zorundayız. Yarınların Selahaddinlerini, yarınların Fatihlerini bizler yetiştireceğiz. Yetiştirmek zorundayız. İmanlı nesiller yetiştireceğiz. “İmandır o cevher ki, İlahi ne büyüktür. İmansız palı yürek sinede yüktür.” Bu nedenle size tebliğ için buraya görevlendirildim. Bugün sizlerle birlikteyim. Yanı başınızdan, komşu bir ilçeden geliyorum. İkizdere’mizden hayırsever vatandaşlarımızın el birliği ile yapmış olduğu ve el birliği ile yaşatmaya çalıştığı hayırlı bir hizmeti sizlere duyurmak isterim. İkizdere’mizde, sürekli olarak, yaz kış okuyabilecek beş yüz talebe kapasiteli Kur’an kursumuz mevcuttur. Hali hazırda devamlı okuyan yüz elli talebemiz mevcuttur. İçlerinde bir kısmı hafızlık eğitimini tamamlamış, Arapça eğitimi yapmaktadır. Bir kısmı halen hafızlık eğitimine devam etmekte, bir kısmı ise hafızlığa hazırlık için yetiştirilmektedir. Ayrıca yaz eğitimlerimizde aralıksız devam etmektedir.
Bugün burada hem bu yavrularımız için sizlerden yardım talep ederken, hem de bütün iaşe ve ibateleri tarafımızdan karşılanmak üzere talebe istiyoruz. İlçemizde bir lise eğitimi veren okulumuz var. İnşallah yakında birde İmam Hatip Lisesi açmak için çalışmalar başlatılmıştır. Hayır, sever vatandaşlarımızın desteği İkizdere İlim ve irfan vakfının oluşturmuş olduğu değerli yönetim kurulunun öncülüğünde böyle hizmetler yürütülmektedir.
Yavrularınızı bize emanet ederseniz, yarının Hocalarını, Müftülerini, Kaymakamlarını, Valilerini biz yetiştireceğiz. İmanlı Hakım, İmanlı Muallim, imanlı Doktorlar yetiştireceğiz. Destekleriniz ve duyarlılığınız için şimdiden teşekkür ederim. Allah yaptığınız yardımları kabul eylesin.
Yapılan vaz’u nasihatin ardından eda edilen Cuma namazı akabinde yüksek bir meblağ para ile İlçeye dönen İsmail hoca Başta ilçe Müftüsü olmak üzere vakfın yönetim kurulu tarafından tebrik edilerek, bundan sonra Kurs için ilçe dışında yapılacak hayır hizmetlerinde kafilenin vaz geçilmez elemanlarından birisi olmuştur.
Kur’an kursunda yaramazlıkları ile iz bırakan talebeler de çoktu. Bir tanesi yine ilica köyüden Ali Can’ın da en samımı arkadaşlarından birisi olan Abdullah isminde bir çocuk vardı. Abdullah babasının zoruyla kursa kaydedilmiş, babasının zoruyla okuyan bir çocuktu. Kendisini Kurstan attırmak için akla hayale gelmedik yaramazlıklar yapar, sürekli arkadaşlarıyla kavga ederdi. Bu nedenle de hocalardan bol bol dayak yerdi.
Hocalara bazı özel isimler koşarlardı. Mustafa hocaya; Mutiş, Ahmet hocaya; Kartal, Hızır hocaya da; Koç derlerdi. Hızır hocayı uzaktan gören talebeler koç geliyor, koç geliyor diye birbirlerine bağırırlardı. Kendisine Koç denildiğini öğrenen Hızır hoca buna çok kızsa da işin önünü almak mümkün değildi.
Bir keresinde Abdullah, yemek hanede kalabalık talebe topluluğun içerisinden Hızır hocanın duyabileceği bir şekilde “Koç” diye bağırdı. Bunu duyan Hızır hoca kim o “Koç” diye bağıran deyip talebelerin arasına daldı. Tabi kimseden “çit” yok. Hızır hoca kim “koç” diye bağırdı diye tekrar sorunca Abdulah; hocam Hasan, Hasan bağıdı diye söyleyince Hızır hoca Hasan’ı yakalayarak, kafa göz, ağız burun vurmaya başladı. Zavallı Hasan’ın hiçbir suçu olmadan yemiş olduğu dayaklar neticesinde burnu kanlanmış ağlayarak caminin altında bulunan çeşmelere burnunu yıkamaya giderken Talebelerin büyük abilerinden Selami abi Hızır hocaya giderek, hocam sana Hasan “Koç” demedi. Aslında sana Abdullah “Koç” dedi ama suçu Hasan’ın üzerine attı, sende Hasan’ı suçsuz yere dövmüş oldun dedi.
Işın doğrusunu öğrenen Hızır hoca Abdullah’ı fellik fellik ararken durumu öğrenen Abdullah kurstan “ipi kırarak” kaçtı. Köye eve gelen Abdullah’ı gören annesi, hafta ortası neden geldiğini sordu. Abdullah’ta “hın”lık biter mi? Kursu yıkadılar, onun için kurs tatil oldu dedi. Abdullah’ın annesi de söylenen her lafa inanan birisi, hiç itiraz etmeden durumu kabullendi.
Abdullah’ın annesi Ali Can’ın annesi ile Değirmende karşılaşınca mevzu çocuklara gelmiş. Abdullah’ın annesi Kurs’un yıkandığından ve bu nedenle tatil olduğunu söyleyince, Ali Can’ın annesi ne yıkanması, ne tatili, Ali Can gelmedi, Kurs yıkanmakla tatil mi olurmuş? Deyince Abdullah’ın annesi durumu anlamış. Eve gelince Abdullah’ı çağırmış, Kurs yıkandı tatil oldu hee, hani Ali Can neden gelmedi o zaman deyince foyası ortaya çıkan Abdullah gerçek yaşanan olayı anlatmış, eğer Hızır hoca kendisini yakalamış olsa fosa’sını çıkarmış olacağını, korktuğundan Kurstan kaçtığını, bu nedenle de böyle bir yalan uydurduğunu söylemiş.
Abdullah’ın babası Rize Devlet Hastanesinde çalışmakta idi. Hafta sonu tatili için köye gelen Abdullh’ın babasına durum intikal edince Abdullah’ı ele alan babası bir güzel benzettikten sonra Pazartesi kendi elleri ile Abdullah’ı Kursa götürüp bizzat Ahmet hocaya teslim etti.
Abdullah’ı teslim alan Ahmet hoca “ Demek sen Kurstan kaçarsın haa” diyerek Abdullah’ın babasını uğurladıktan sonra Abdullah’ı ele aldı, azmi yersin çok mu? , adeta Eşşek sudan gelinceye kadar dövdü ve sınıfına gönderdi. Ağlaması nihayete eren Abdullah arkadaşları ile birlikte konuşmaya ve şakalaşmaya başladı. Arkadaşlarının kendisine telkinlerine kulak asmayan Abdullah tekrar Kurstan kaçmayı kafasına koymuş, ilk fırsatta kurstan firar ederek kaçacak.
Bir ara sınıfa giren Ahmet hoca Abdullah’ı arkadaşları ile şakalaşırken görünce Abdullah’a; “ Bak ne güzel arkadaşlarınla oynuyorsun, bir daha Kurstan kaçmak yok tamam mı?” diye söyleyince Abdullah “ yok hocam ilk fırsatta kurstan kaçacağım” diye söyledi. Bunu duyan Ahmet hoca Abdullah’ı bir daha ele alarak iyice bir benzettikten sonra “ şimdi kaç da görelim” dedi. Abdullah; ağlamasının arasından “ilk fırsatta kaçacağım” deyince, Ahmet hoca; o zaman topla eşyalarını, tek seferde tüm eşyalarını toplayıp Kursu terk edersen sana bir şey demeyeceğim, aksi halde seni geberteceğim, elimde kalacaksın dedi.
Abdullah tahta valizinin içerisine kitaplarını ve eşyalarını yerleştirdi, kemeriyle yatağını bağladı merdivenin başına geldi. Aşağı tarafta bekleyen Ahmet hocayı görünce duraksadı, haliyle eşyalar ağır oldu, taşımak bir hayli zor ama kafaya takmış bir kere gidecek. Ahmet hoca; hadi bakalım tek seferde git de görelim, deyince Abdullah merdivenin başına koyduğu yatağına hızlıca bir tekme vurarak merdivenin dibine kadar yuvarlanmasını başardı. Valizini de omuzuna alarak merdivenlerden inmeye başladı.
Bütün talebelerin gözleri önünde cereyan eden bu olaydan sonra Ahmet hoca Abdullah’a daha bir şey yapmamaya karar verir ve arkasından “Yuvarlak taş olasın, hiçbir yere konmayasın” diyerek beddua etti.
…..