• slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
  • slayt
Duyurular

Sayın Üyelerimiz, Yüksek öğretim kurumlarında eğitim gören üniversite öğrencilerimize burs sağlanmaktadır. Öğrenci burslarına yapmış olduğunuz katkılar için teşekkür ederiz.


**DUYURU** 
01/10/2008 tarihli ve 30552 sayili Resm  Gazete'de yayımlanan Dernekler Yonetmeliginin 83. maddesine göre derneklerin üyelerine ait bilgileri DERBIS'e (Dernek Bilgi Sistemi ) kaydetme zorunlulugu getirildi. Bu nedenle 2022 yılına  ait aidatların ödemesi ve sistemdeki kişi listelerinin güncellenmesi gerekmektedir.Üye bilgilerinin iletilmemesi veya yıllık aidatın ödenmemesi durumunda Dernek Tüzüğünün ilgili Maddesi gereği üyelikleri düşmüş olacak.
“ Dernek üye aidat ödemelerini  AKBANK  İSTANBUL ÇAĞLAYAN ŞUBESİ TR980004600352888000054496  nolu  iban numarasına gönderebilirler açıklama kısmına 
Aidatı gönderen kişinin Adı Soyadı TC ve telefon numarasının yazılzması gerekiyor.
Ayrıca üye aidat borcu olmayan üyelerimiz  isterlerse “ bağış veya Öğrenci  burs ödemesi”olarak ödeme gönderebilirler.
Sevgi ve saygılarımızla. Dernek Yönetim kurulu adına
Başkan  Turan BALCI


Düğün Nikah ve diğer planli etkinlikleri https://www.ilicakoy.com/Etkinlikler sayfasından takip edebilirsiniz.


Rize Hava Durumu
Anket
Döviz Bilgieri
Merkez Bankası Döviz Kuru
  ALIŞ   SATIŞ
USD 39,0626   39,1329
EURO 44,2706   44,3503
       
Özlü Sözler
Bir insana yapılacak en büyük kötülük, ona umut verip sonra hiçbir şey olmamış gibi gitmektir. Friends
DEĞİRMENİN DİLİ -7-

.....

 

        Nazlı Can’da Ali Can gibi baba hasreti ile büyümektedir. Ancak arada bir fark var tabi. Ali Can’ın babası Asker ve ülke olarak top yekûn savaş hali mevcut. Kıtlık, yokluk ve yoksulluğun yanı sıra birde hasretlik olunca işler daha da zorlaşıyor.

 

        Ama yine de Ali Can’a nazaran Nazlı Can’ daha iyi koşullarda yaşamaktadır. Nede olsa Nazlı Can’ın dedesi köyün imamıdır. Nazlı Can İmam olan dedesinin yanında yaşadığından dedesinin görmüş olduğu itibardan faydalanmaktadır. Dedesinin ilk göz aydınlığı olan Nazlı Can şefkat ve sevgi ile büyütülmektedir.  Dedesinin nazlısı, Dedesinin pıtırcık çiçeği olan Nazlı Can adeta, el bebek gül bebek büyümektedir. Evin neşe kaynağı ve de evin nazlısıdır o.

 

Nazlı Can’ın annesi ise, kendi elleri ile hazırlayıp gurbete uğurlamış olduğu sevgili eşinden henüz bir haber alamamanın ıstırabı ile biricik yavrusu ile avunmaktadır. Uzun ve soğuk kış gecelerinde yavrusuna sarılıp, yorganın altına, nefesi ile ısıtmaya çalıştığı yavrusuna sim sıkı sarılarak ninniler söylemektedir.

 

Dandini dandini dastana, danalar girmiş bostana

Kov bostancı danayı, yemesin lahanayı

Eeee Eeee Eeee E, Eeee Eeee Eeee E.

Pışşş Pışşş Pışşş Pış.

 

        Ninni sözleri; kaç yaşında olursanız olun, Annenizin tatlı sesiyle uykuya dalmanızı sağlayan eşsiz ninnilerdir.

 

        Halk edebiyatında sözlü bir anlatı türü olan ninni, ilk kez Divan-ü Lügat-it Türk’te geçmektedir. Ninni duymayan çocuk yoktur. Her tatlı rüyanın öncesinde mutlaka bir anne mırıldanması vardır. Anne ve babaların sesinden daha da anlamlı hale gelen eşsiz ninnileri dinleyerek uykuya dalan çocukların uyku keyiflerine diyecek yoktur.

 

Uyusun da büyüsün ninni, Tıpış tıpış yürüsün ninni.

Dandini dandini dastana, danalar girmiş bostana.

Eeee Eeee Eeee

Uyu Yavrum uyu

Huuu Huuu Hu Allah, La ilahe İllallah.

Yavruma uyku ver Allah, La İlahe İllallah.

Fııış fııış  kayıkçı, kayıkçının küreği

Hop hop edder yüreği.

Atem tütem ben seni, şekere katem ben seni

Akşama baban gelende önüne atem ben seni. Gibi

 

        Sabah olur, aynı rutin köy işleri başlar. Sabah ezanı ile başlayan günlük hayat, sabah namazı ile devam eder. Ardından Ahır’a inilerek, inekler yemlenir, sütler sağılır, suları verilir ineklerin altları temizlenir ve hezelleri serilir. Evde ise ğeni’den aşağıya doğru sarkmakta olan kalınca zincire asılı bulunan ve kaynamakta olan Güğümdeki sudan çay demlenir. Külhan ’da közlerin üzerinde ısısını kaybetmeden demlenmeye duran çaydanlık içerisindeki çay 15 – 20 dakikalık demlenme süresini tamamlamış, kaynar su içerisindeki kuru çaylar artık çaydanlığın dibine çökerek rengini suya bırakmış afiyetle içilmeyi beklemektedir.

 

        Üst kaymağı alınmak üzere ahşap tekne içerisinde bekletilen süt ’ün önceki günden kalan kaymağı alınır, bir sağan içerisinde, sabah kahvaltı istihkakı olarak konulmuş olan minci (ekşimek veya çökelek)nin üzerine boca edilir ve orta yerde kurulu bulunan sofranın ortasındaki yerini alır. Her aileye göre değişiklik gösteren; porselen, alüminyum, paslanmaz veya cam bardaklar ailedeki fert sayısına göre sofranın kenarlarına dizilir. Belli bir yaşa gelene kadar çocuklara çay yok. Ağlasa da, patlasa da yok. İçlerinde bazı çok nazlı olanlar veya çok ısrarcı olanlara “PAŞA” çayı var. Paşa Çayı: soğuk su ile ılıtılmış demli çayın açık halıdır.

 

        Sıcacık mısır ekmeği ateşliğin kenarında, peki içerisinde sofradaki yerini almak için sabırsızlanırken, sofranın etrafını çevreleyen iskemleler üzerinde oturup aile reisinin sofraya oturmasını dört gözle bekleyen bireyler adeta “hücum” emrini bekler gibi beklemektedir. Geniş ailelerde, şayet hayatta ise dede sofradaki yerini alıp “hadi bismillah” demeden yemeğe başlamak büyüğe saygısızlık sayıldığından edep ve adap kurallarına uymak şarttır.

 

        Çaylar doldurulup, buharı kıvrıla kıvrıla fetçan’lara doğru yükselirken aile reisinin “hayden Bismillah” komutuyla başlayan boğaz muharebesi sükûnetle sona erer. Biten yemeğin ardından “Elhamdulillah” demeden sofradan kalkmak adaba aykırıdır. Bazı sofralarda yemek duası Arapça olarak, bilen kişiler tarafından yapılır ve yiyenler “Âmin” der. Bazı sofralarda ise “ Elhamdulillah, Ya rabbi sana çok çok şükürler olsun. Verdiğin nimetlere verdiğin bereketlere şükürler olsun. Her kimin hakkını yedi isek, ölülerinin ruhuna, kazananlarının sadakasına olsun. Artsın eksilmesin, taşsın dökülmesin, Halil İbrahim’in bereketi üzerine olsun.” Gibi çeşitli dualar yapılır.

 

        Nazlı Can’ın dedesi Nizamettin hoca sabah namazını kıldırmış, gün ağarmış, güneş doğmuş, kahvaltı faslı sona ermiş, kısa bir meşveretten sonra gün içerisinde yapılacak olan yeni işler konuşulmaya başlamıştır.

 

        Nizamettin hoca üst kattaki odadan Nazlı Can’ın ağlamak sesini duyunca ambarda bulunan gelini Nuriye’ye seslenir; Gelin gelin! Bebek ağlıyor, alda gel onu. Nuriye hemen bir hamlede koşarak soluğu bebesinin yanına alır. Önceden yıkayıp kurutulmuş olan bezlerle bebeğin altında bulunan ıslak ve kirletilmiş bez değiştirilir, bebiş “persopan”a sarılarak dedesinin yanına getirilir.

 

        Dedesinin güçlü ve şefkatli kollarına bırakılan Nazlı Can “Eee, bebe, dede” gibi mırıldanarak sanki dedesine bir şeyler ifade etmeye çalışıyor. “ba ba ba baba” der gibi olunca babaanne heyecanlanarak olaya müdahil oluyor. Aaa kızım babasını mı özlemiş?, Kızım baba mı diyor? Ahh kızımın babası, hadı diyelim bizi özlemedin kızını’mıda özlemedin, nerdesin oğlum, neredesin. Bir mektup yazacak’dami bir zaman bulamadın. Şimdi kim bilir nerelerdesin, aç mısın tok musun gönder bir mektup ’da ferahlat gönlümüzü. Ah yavrum, ah Muhammed’im, anan kurban olsun sana.

 

        Buruk bir yürek ve nemli gözlerle lisandan dökülen bu sözler Nuriye’nin kalbine bir hançer gibi saplanmış olsa da ağlamamak için kendini zor tutmaktadır. Bir fırsatını bulup kendini odasına atınca, içine akıtmış olduğu yaşları gözlerinden aşağı sıçım sıçım akarken, bir yandan yaşmağı ile ıslak gözlerini silerken, bir yandan da titreyen dudaklarından “ Sen görürsün, elbet bir gelirsin buraya, elbet seni bir daha elime geçiririm, dur bakalım, alacağın olsun, bizi hiç mi sevmedin, seven adam böylemi yapar, hadi beni özlemedin, bebeni ’de mi özlemedin. Doğacak olan bebeni hiç mi düşünmedin. Beben doğdu mu? Doğmadı mı? Kız mıdır, erkek midir? Eşin öldü mü? Kaldı mı?  Gibi, ağzına geleni saymaktadır.

 

        Ağlamanın sonu yok işlerin ise beklemeye tahammülü yok. Ateştir odun ister, çocuktur yemek ister, evdir süpürmek ister. Ahırda inek “Mööö”ler, evde kedi miyavlar. Velhasıl herkesin bir derdi var, değirmenin suyu yok. Değirmen de su ister.

 

        Komşunun gelini Neriman yoldan var gücü ile bağırmaktadır. “Paçı Nuriyeee.” Sesini duyuramayınca da “örkiye” küçük küçük taşlar fırlatarak dikkat çekmektedir. Nizamettin hoca; Nuriye Nuriye “örkiye” birisi taş atıyor, bir bak bakalım kimdir, ne diyor, ne istiyor. Dışarı çıkan Nuriye, kendi akranı olan komşunun gelini Neriman’ı görünce; ne var Neriman ne oldu diye bağırır. Neriman; biz “yaprağa” gidiyoruz, sende gelir misin diye sorar.

 

        Nuriye, evdeki kasvetli havadan kurtulmak ve bir hava almak için yaprak konusunda istekli olsa da, bu işler izinsiz olmaz. Önce kaim valideye durumu izah eder, Kaim validesi; yorulacaksın ama gitsen iyi olurdu, inekler de bir bayram ederdi. Ama yine de babana bir sor bakalım o ne der, o da git derse ben bebeğe bakarım sen istersen gidebilirsin.

 

        Kaim validesinden olur alan Nuriye bir solukta kaim babasının yanına varır, ona da durumu izah eder ve yaprağa gitme konusunda izin onaylanmış olur. İpini sırtına, orağını beline takan Nuriye, bir parça mısır ekmeği, bir parça da “kurçili” peynir alarak Neriman’lara yetişir ve sorar yaprağa nereye gideceğiz, ne olur çok uzağa gitmeyelim, bebek ağlarsa kaim validem darlanır, babam da ona kızar neden gönderdin diye.

 

        Sekiz on kişilik bir gruba ulaşan yaprak mangası, kıdem sırasına göre yola dizilerek, bir yandan yol alırken bir yandan da konuşurlar. Son kararı manga başı duyurur. Paçılar! Tamam, bugün Delağaca gidiyoruz, itiraz yok. Mesele kapanmıştır. İstikamet Delağaç.

 

        Köyün Cimil istikametinde son mahallesi olan Katalan Mahallesi geçildikten sonra girintili çıkıntılı ırmaklardan geçtikten sonra, namahreme seslerinin duyulmayacağından emin olduktan sonra içlerinden birisi medeni cesaretini toplayarak Karadenizlinin o meşhur narasını salık verir. “ E heeeey, iii huhuhuuuu” buna bir diğeri karşılık veri, bir diğeri, bir diğeri derken ardından türküler takıp eder, atma türküler, bir grubun söyleyip diğer grubun tekrarladığı türküler derken bir an da olsa dünyanın derdinden kasavetinden, kimilerine göre kaynana dırdırın den uzak, özgürce deşarj olurlar. Haaa bu arada yaprağa başlamadan, yorulmadan önce uygun bulunan bir düzlükte de bir horon çevirilir. Gerçi yorgunluk horona mani değildir. Hele bir kemençenin sesini duymayı görsün Karadenizli, kız olsun erkek olsun, hacı olsun hoca olsun kıpraşmadan durması mümkün değildir.”Meret”in sesi namazda bile duyulunca kılan kışının içini kıpraştırır.

 

        Deleğaç da dile gelir, Değirmen gibi. Ağaçlar taşlar, Kurtlar Kuşlar şahit olur bu neşeye, şenlenir her yer. O gün Kuşlar bir başka öter “viciviciviiic” sesleri Delağaça gelen misafirler tarafından başka başka yorumlanır. Kimisi; havu kuş “Paçı Emine” diye bağırıyor derken, bir başkası “Paçı Hatice” diye bağırdığını ileri sürer. Bir başkası bir başka bir şey söyler.

 

        Horon faslı bitince, yaprak faslı başlar. Yapılan 10 (on) “çapılı”dan bir bağ, beş bağdan bir yaprak yükü meydana gelir. Karayemiş femisinde bulunan karayemiş dalları tek tek orak yardımı ve el marifetiyle toplanarak, avuç içerisine tıka basa sığdırılan yapraklar kendi içerisinden, en uzun olanı ile sıkıca bağlanarak bir merkezde toplanır. Toplanan yaprak çapılıları sağlı sollu olarak üst üste konularak bir diken yardımı ile ortadan bağlanarak bir bağ yaprak elde edilmiş olur.

 

        Yaprak yükü ot veya odun yükünden farklı olarak yapılan bir yüktür. Tavşankulakları gibi tam orta yerinden “şına” yapılmış olan ip ormanda uygun bir yere serilir. Kulakçıkların tam alt kısmından toprağa sokulan, iki ucu orak yardımı ile sivriltilmiş “sultuççi”ye yukarıdan aşağıya doğru sokularak üst üste dört bağ yaprak yerleştirilir. İpler şina’dan geçirilerek sıkıştırılır, ardından kalan beşinci bağ ’da itina ile yükün üst kısmına yerleştirilir.

 

        Yükünü tamamlayan diğer arkadaşlarına, ismi ile veya aradaki samimiyete bağlı olarak lakabı ile bağırarak son durum hakkında bilgi almaya çalışır. Örneğin: Paçı Fadimeeee, yüküni ettünmiii, hayde hayde, gideyiruk. Yük; Karadenizli kadınının erbap ve maharet derecesini gösteren en önemli göstergelerden birisidir. Evin tertip, düzen ve temizliğinin yanı sora, yük’ün tertip ve düzeni ile büyüklüğü da önemlidir. Köyün içerisinden geçerken gören kocakarıların veya kaynanaların dillerinde malzeme olmamak için yük çok önemlidir.

 

        Evdeki acili’ yeti ve makul mazereti olan kişiler haricinde birlikte çıkılan yaprak yolculuğunda yine birlikte dönüş yapılır. Genç kızların ve taze gelinlerin bir nevi kaçamak nev’inden birbirleriyle buluşup, dertleşmek ve deşarj olmak için yapılan bu tür yolculuklar yorgunlukları ile değil, yapılan şakalaşmalar ve söylenen türküler ve yapılan horonları ile dimağlardaki arşivlerde olan yerlerini almış olurlar.

 

        Genç kızların kendi aralarında yapmış oldukları sohbetler ile taze gelinlerin kendi aralarında yapmış oldukları sohbetler farklılıklar gösterdiği gibi genç kızlar ile genç gelinler arasında yapılan sohbetlerde farklılıklar göstermektedir. Yapılan sohbetlerde bilgi ve tecrübe kazanmanın yanı sıra kert ve kasvetlerde söz konusu olmaktadır. Yaşamış olduğu zorlukları anlatan bir gelinin zaman zaman “aaah aaah, sormayın paçılar sormayın; Evlilik mi? Dişi seni yakar, içi beni yakar, bir evlen de görürsün, gibi sözlerin sık sık duyulması olasıdır.

 

Genç kızların türkülerinde;

 

Peştamal tezgâhında

Canum çıkayı canum

Gideceğum kocaya

Oturacağım hanum.

 

Gibi türkülerine cevaben;

 

Buraya geldun diye

Oylemi duracasun

Sabah ezanı ile

Namaza kalkacasun

Ahıra yedi sığır

Onlara bakacasun.

Sabah yemekten sonra

Kap da yıkayacasun

Çocuğun ağlayınca

Ona da bakacasun.

Odun da taşıcasun,

Yaprak da yapacasun

Ot da taşıyacasun

Çalıya da giccesun

 

Gibi cevabi türkülerle karşılık bulur.

 

        Yaprak yükleri tamamlanarak önceden belirlenen noktada tüm arkadaşlar buluşarak köy istikametine doğru yol alan kafile bir yandan da sohbet ve muhabbetlerine devam ederler. Köy içerisinde eve doğru ilerlerken karşı yönden gelen kişilerle yük altında dakikalarca ayaküstü muhabbetler edilir. Nihayet eve varıldığında da kaim validenin sualleri eşliğinde günün özeti yapılarak görev sonlandırılmış olur.   

 

.....



HÜSEYİN BALCI

Okunma Sayısı: 28


216.73.216.35








YAZARIN DİĞER YAZILARI

Başkan'ın Mesajı
Aidat Borcu Sorgulama
Son Ziyaretçi Yorumları
Turgut Tekin
Değerli Köylülerim, bir konuda fikirlerinizi bizimle paylaşmanızı rica ediyorum. Mevsim nedeniyle Düğün ve Nikah merasimlerinde yoğunluk yaşanmaktadır. Günümüz trafik ve ulaşım maliyetleri nedeniyle uzak bölgelerden Düğün ve Nikah salonlarına ulaşmak zorlaşmıştır. Bu nedenle köylülerimizin evlenecek çiftlere hediyelerini ulaştırabilmeleri için, Davetiye SMS altına evlenecek çiftin IBAN numarasının yazılması ve Düğün davetiyelerinin dağıtılmasında yaşanan zorluk nedeniyle davetiyelerin toplu sms olarak gönderilmesinin yeterli olacağı önerisi hakkındaki görüşlerinizi paylaşmanızı rica ederim.

Hüseyin aksu
Emeği geçen herkesten Allah razı olsun

Turgut Tekin
Değerli köylülerim öncelikle uzaktan yakından Ilıcaköyü Derneği, köy muhtarlığı ve köyümüzle ilgili konuları yakından takip ettiğiniz için hepinize teşekkür ederim. Köyümüzle ilgili faydalı olabilecek görüş ve önerilerinizi web sitemizin ziyaretci yorumları alanında paylaşmanız, daha faydalı olacağı kanaatindeyim. Sitemizin yayinlamasini istediginiz haber, bilgi. belge ve resimleri bizimle paylasabilirsiniz. Olumlu veya olumsuz goruslerinizi, musait vakitlerinizde bu mecrada tum koylulerimizin takip edebilmesi için paylasminizi rica ederiz. Saygılarımla


Tüm ziyaretçi yorumları için tıklayınız.

Rize İkizdere Ilıca Köyü Derneği

© Copyright 2022  V4.1 Tüm Hakları Saklıdır. | Dernek Sitesi | Köy Sitesi


Top